1 Ocak 2013 Salı

Saçmalık .

Yudumla..
Aldatılışını yudumla
Göz yaşının ağırlığını..
Ayrılığını, terk edilişini yalnızlığını yudumla
Etrafına görmeyen gözlerinle bakışını,
Maziyi hatırlatan hûlyalarına dalışını
Sönmüş bir ateş iken, buz dağından koparılışını..
Gökyüzünü yudumla..
Karanlığın en feci dostu olan aydınlık ile bitmek tükenmek bilmeyen o uslanmaz savaşını
Yağmurları, lodosları, meltemleri, hüzün rüzgarlarını..
Hayallerini yudumla
Kelimelerindeki karmaşıklığı
Yok etmeyi düşündüğün acımasızlığının yüz hatlarına yansıtılışını
Yaradılışını yudumla, var oluş amacının yerle bir olup toprağın altına yatırılışını
Sisli bir sonbahar gecesi, tatlı tatlı çayını içiyorken, o ufacık kar tanelerinin birbirlerine hiç dokunamadan, dokunmaya kıyamadan yer yüzüne dağılışını
Dağınık olmadığın halde toparlanamayışını, adına aşk dediğin saçmalıkla karşılaştığın zamanda kabul edemeyip tiryakilik derecesinde bağlanışını ve sonunda taşan sabrını
Var olan her emeği sinirine bulanarak nasıl da yok saydığını
Seni sen yapan nedenleri bir türlü hatırlayamayışını
Renklerin farklılığını göremeyişini, her zaman bir ahmak gibi kalışını, gamlarından kurtarılamayışını yudumla.
Taktığın maskenin arkasındaki gerçeği saklayamayışını
Beceriksizliğini, cihandaki rezilliklerden tat alamayışını (!) .
Parantez ortasında saklı kalan cümlelerinin anlamsızlığını.
Sigaranı yudumla..
İçerken hüzünlere , efkarlara, dertlere bağlı kalışını , ucu bucağı belli olmayan ummanlara sıçrayışını
Şanssızlığını yudumla.
Ruhunu dünyaya kapatışını
Hiç bitmeyecekmiş gibi sandığın ve her daim sol tarafında sakladığın aşkını yudumla
Aşksızlığınla biçare kalışını
Aykırılığı yudumla
Bir tek sana ait kılınan bu haksızlığa aldıramayışını
Yapılan tüm kötülüklere, olasılıksızlıklara rağmen bunları yüreğine sığdıramayışını
Tanrı'na yalvarışını yudumla
İçini her geçen salise bir kat daha fazla kemiren, ve seni azar azar bitiren bu aynasızlığı
Haykırışlarını yudumla.
Avaz avaz bağırdığın halde, hiç bir zaman yardımına koşulmayışını
Zihnindeki sessizlikleri bir türlü susturamayışını
Dibini göremediğin , yorulmak nedir bilmediğin uçurumlara tırmanırken düzenbazlığındaki sahteliklere karşı koyamayışını, alıştırılışını
Bin bir gaflet ile ulaştığın uçurumdan zorla atılışını
Boş hevesler uğruna bedeninin satılışını
Renkli rüyalar bulvarında kendi isteksizliğine yüzleşmekten korkup ona saldıramayışını
Diyar diyar masum buselerin varlığına kapılışını
Sigaranın dumanına kıyamayışını
Hücre karşılığı serapları çölüne saramayışını
Hiç bir gerçeği sinemine gizli gizli, en ufak sızı çekmeden alamayışını,
Düşüncelerindeki cellatları özgür bırakamayıp azad etmeyi başaramadığında
Onları benliğinden salamayışını, yolsuzluklarından bir türlü kurtulamayışını
Gözlerini gözlerinden ayıramayışını, tek bir hapiste ömürlük müebbet çektiğin halde sol yanın olmadan bir işe yaramayışını
Evrenin güzelliklerine odaklanamayışını yudumla
Acı çekmekten zevk alışını
Terk etmek zorunda kaldığın akıllı bi mecnun misali şarabını içtiğin aşkını
İnsanlar aleminin içinde kendini bulamayışını
Düşlerinin intiharını durduramayışını yudumla.
Tek bir gülücüğe hasret kalışını
Şeytan görünümlü melekler tarafından kandırılışı.
Aşkın zehrolan şarabını anıt anıt yakışını
Gözlerinden adım adım kan akışını yudumla.
O'na ait mektuplarını yazamayışını
Bedeninde beslediğin sevgiyi ona okuyamayışını
Mum alevinde yanıp kalan hayal kırıklıklarını
Saplantılarını, gerçek diye kabul ettiğin rüyalara hunharca saplanışını
Uyandırıldığında canının yanamayışını yudumla.
Adını ezbere bildiğin halde içlerinde bir yerlerde asla anamayışını
Kinini, nefretini, kıskançlığını ve kızgınlığını
O melül melül bakan namlunun ucundaki kurşunu hislerine sıkamayışını
Onun adını dilinden kalbine akıtmaya çalışırken bile saçmalayışını..
Duygularında kabuk bağlayan, bir sille gibi oraya takılı kalan ve hatta kabuk bağlayan,
Kuru bi gül misali sararıp solan lâkin asla kurumayan yaraları saramayışını ve koparamayışını
O kapaksız ve kilitsiz defterinin mührünü taşıyamayışını
Kendine doğru uçamayışını, kanatlanamayışını
Aktardığı her gereksiz hamleyi iltifat sayışını
Reddemeyişini, kulağına fısıldadığı yalanları gerçek sanışını
Şizofren bir mahkum misali kendi labirentlerinden kaçamayışını
Sırf kalemin ve sözcüklerin aynı diye, yazdığın heceleri teker teker yırtıp atışını
Yarım kalmışlığını, adanmışlığını, 'adam sanmışlığın' ı ,
Sayfasızlığını yudumla. Onlarca harf arasından bir tek onun adının baş harfine bağlanışını
İnançsızlığını, daha iyi olamayışını, kararsızlığını ve karamsarlığını
Fotoğraflar siyah beyaz olduğu zamanlar doğruyu kanıtlayamayacağına inanmışlığını
Aslını yansıtamayışını , kendi kendini tanımlayamayışını

Görünmeyenin ardındaki riyakârlığı, gölgenin boynunu asışını
Onun varlığında bile yapayalnız kalışını
Eski ve kırık bir süs eşyası misali anılarına kaldırılışını
Gündüzün güneşinin, gecenin siperinin sana ihtiyaç duymayışını ve bunların sende herhangi bir anlam ifade edemeyişini, her zaman aynı kalışını
Unutuluşunun vurdumduymazlığını, ölüler düyarındaki deliler kervanı'na yatırılışını
Karanlıklar boyu özlemekten gözüne bir damla uyku sokamayışını, huzur içinde uyuyamayışını
Satırlarındaki sitemlerine bir türlü son noktayı koyamayışını
Ruhundaki alev alev yanan sönmeyi bi türlü başaramayan kindar çatlaklarını
Yaşanmışlıklarını ve yaşayamamışlıklarını, ümit zerreciklerine tutunamayışını
Hırçınlıklarını, kaprislerini, denizin maviliğini ve dalgalarını, umutlarının içindeki bulursuzluklarını..
Bu mutsuz sonla biten sevda masalının hoşuna gitmeyen fragmanını !
Gereksiz yere heyecanlanışını, bedenindeki sevme kıpırtılarının boşa çırpınışını
Ve hiç bir sevincinin bahanesiyle kandırılamayışını yudumla !
................
Yudumla işte, etrafta içilecek çok şey var.
Ben kendimden geçtim lâkin, bir yanım sana ait hâlâ yar.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder