'' Her şeyin zamanı var. Bende elbet mutlu olacağım, ben de bir şekilde sıkıntılarımdan kurtulup hayatın tadına varacağım. Seveceğim ve karşılığında muhakkak sevileceğim '' diye bekliyoruz. Aslında yalandan yere kendimizi teselli ediyoruz. Oysa ki .. Hiçbir şeyin zamanı yok ! Yavaş yavaş ölüyoruz.
Ve son olarak üstadım, eğer sevilmen gerekseydi - herhangi biri tarafından ailen dolayısıyla bulunduğun ortamlardan falan filan - çoktan erişirdin o gereksiz duyguya. Sen nasıl ki benimsenmek istiyorsun ya kendi evrenindeki saçmalıklarda. aç gözünü ve etrafına bir bak. O kadar çok sahte kişilik var ki.. Şu zamanda karşılıksız sevilme denen o muhteşem hissiyat sana mı bâki kılınacak. Diyeceğim o ki, yok yere kendini kandırma. Mutlu olman gerekseydi çoktan olurdun, bir şeylerin sende yer etmesi Tanrı tarafından emredilseydi .. Sen de adam yerine konulurdun .
Ya baktığım her yerde seni görüyorum ya da .. Gözümün daldığı her yere sırf seni görebilmek için bakıyorum. Mutsuzum evet. En başta düşüncelerimi susturamıyorum. Mutlu olmanın yolu başkalarını mutlu etmekten geçiyor ya. Bu ibarenin noktası virgülü -mutluluk denen kavramın o nahoş varlığı - alayı palavra. Ben mutlu etmenin mutlu olmaktan geçeceğine inanıyorum. Şöyle ki, evveliyatında önce sen mutlu olacaksın. Sonraki aşamalarda -eğer gerekirse- bir başkasını mutlu kılacaksın. Önce pastanın tadına sen bakacaksın ; beğenirsen etrafında dolananlara küçük küçük dilimler şeklinde ikramlarda bulunacaksın. Bilmediğin hüneri, görmediğin marifeti, işlemediğin cinayeti ve yaşamına vakıf kılınmayan mükemmelliği diğerlerine sunmayacaksın. Ha, böyle bir kavramın varlığı yokluğu nasıl anlaşılabilir ? Orası da-elbette ki- ayrı bir muamma. Fakat, önce sen ateşe dokunacaksın, canın yanmıyorsa herkesi yamacına çağıracaksın. Eğer canın acıyorsa .. diğerlerini o ateşten uzaklaştıracaksın.
Artık .. Midem bulanıyor sahiden. Yazıdan, kalemden kaderden her şeyden. Senden ondan bundan benden .. Eskiden yazma adına ilhamlarım vardı, çok eskiden. Ne kaldı ki elimde zaten şimdi eskilerden ¿
Hiçbir şey diyor sevgili defterim. Giden gitti, kalan ne yapabilir ki bir başına yalnızlıkla sarmaş dolaş olunca. Buna istinaden, hiçbir şeyi rayında veyahut da yolunda gitmeyen bir hayatı varsa..
Üç beş donuk satıra sığdırmaya çalışır o bedbaht yaşanmışlıkları da, elinde avucunda bir şey kalmamıştır artık. Derinlerde bir yerde kanayan yaralarından başka.
Midem bulanıyor sahiden, üç kuruşluk kahpelere kitaplar yazılması. Yudumlanan her kadehte adlarının ince ince anılması. Aslında hiçbir değere layık olmayan o ucuz fahişelerin an be an el üstünde tutulması !
Ne zaman doğruyu sevmeyi öğreneceğiz ? Ya da , ruhunu ortaya koyarak sevmeyi öğrenemeden bu dünyadan göçüp gidecek misiniz ?
Siz diyorum ! Evet siz .
Çünkü, bu yargıya kendimi katmıyorum, ki ben ne severim ne de bir başkası tarafından sevilirim. Fakat şundan da adım gibi eminim. Ben seversem, aşkın mükemmelliğini, solan güllerin yeniden dirilişini, ölü bir cana canhıraş çığlıkların koğuşunda hece hece nasıl can verilişini yeniden dile getiririm. Ben seversem.. Ah işte mecalim yok böyle aptal bir oyunu yeniden oynamaya. Fakat işte o zaman aşkın yüceliğini yeniden gözler önüne serdirtirim.
Neyse efendim, ben'le alakalı olan kısma şöyle bir narin çizgi çekelim asıl meseleye yani sadede gelelim.
Herkes yalnızlıktan ve aşksızlıktan şikayetçi, peki kardeşim sen doğru düzgün sevmeyi becerebildin de, o mu sahte yüzlere bürünüp seni bırakıp gitti. Tamam gitmiş olabilir, peki sen.. Bu durumda fazlasıyla haklı iken, neden farklı bedenlerde o unutamadığını bulmaya yeltendin ki ? Madem hatrın kaldı o şahsına münhasır zavallıda, adı kaldı her bir yerde, odandaki perdesiz duvarlarda. Niçin başkasının duygusuyla oynadın da, ondan vazgeçmeyi denedin ki.
Peki şimdi sormak isterim sana, onun yaptığı hayvanlık da .. Senin yaptığın şerefsizlik değil mi ?
Özetle geçmekteyim - şimdilik - bu mevzuyu . Konuya dair akıtabileceğim fazla önsezim var. Şu anlarda yarım kalmalı, tamamlayacağım elbet bir ara fakat, dilsizin kaleminden ısdıraptan başka ne akar ?
Geri dönüş yapılacak . Hah bir de işin bu kısmı var. Adam - burada adam derken hem kadından hem de adam sıfatına layıkıyla yakışamayanlar gem vurmaktayım. İyi anlamda adam sıfatı için erkek olmak gerekmiyor. Yürekliysen, bir kişiye bağlıyorsan hayatını, diğerleri tarafından seviyorsan ve seviliyorsan, seninle alakası bulunmayan haksızlıklara karşı çıkıyorsan, aldığın nefesin hakkını veriyorsan, saygı gösteriyorsan her yerde ve her şekilde, buna mukabil saygı gösteriliyorsan, haklı olduğunda kendini savunup haksız olduğunu düşündüğün anlarda eğer ki susuyorsan, yapman gereken her bir sorumluluğu yerine getiriyorsan, bir şeyleri gerçekleştirebilmek adına - mucizelere imza atabilmek mesela - kendini zorunlu hissediyorsan .. Adamsın işte benim gözümde. Kadın da olsan adamsın, erkeksen de .
Bir de adam olamayan ucubeler var. Kişinin gayet iyi bir hayatı var. Evi mutluluğu, karısı çoluğu çocuğu pek çok ortamlarda da yüksek derecede saygınlığı. Fakat o kendine ait olan insanların dışında başka birine göz koyuyor. Senden hoşlanıyorum diyor mesela, ve bunu belirtirken de en ufak bir utanç belirtisi göstermiyor. Öylelerine işte adam değil, yüreksiz deniliyor.
Sen nasıl bir yaratıksın ki, sahip olabileceğin her şeye vakıf kılınmış iken, başka varlıklara göz kaydırabiliyorsun. bunu hangi cesaretle yahut da hangi yürekle yapmaya kalkışıyorsun ? Sende düzgün bir yürek, akıllı bir davranış biçimi olsa idi zaten .. Bunu yapacak kadar aşağılık olamazdın, sen de biliyorsun. Da işte bir türlü kabul edemiyorsun.
İnsanoğlunun gönlü açtır, bunun farkındayım da bu tarz saçmalıklara ' boş ver gitsin ' diyemiyorum. Yargılanması gerekiyor onların bir şekilde mesela, gerekirse ibreti alem olabilmek adına asmak lazım onları. Dar ağacında, gıdım gıdım canını verirken diğerlerinin de bakmaya yarayan organları onlara kaysın. Cezalandırılmaktan korksunlar. Ve o kişi etrafına ün salsın.
Aslında düşündüğüm zaman, ben pek çok kere rastlaştım bu midesizlik durumuyla. Onları can çekişirken ve canını yavaş yavaş verirken izlemek, resmetmek, ' hak ettiğini sonunda buldun ' demek çok hoşuma gidecek galiba.
Birini seviyorsan, hayatın boyunca ona ait kalmak zorundasın ! Başka birine yer vermek kabul edilemez benim dünyamda. Kızıyla yahut da erkeği ile .. Oynaşmak senin ne haddine ! Gözü aç, gönlü fukara !
Ha eğer ki sevmiyorsan ve ben hep yalnız kalacağım diyorsan benim gibi mesela .. Ya da seviyorsun da, onun sende gönlü yok icabında .. O zaman tamam, yalnızlığınla baş başasın her halükarda .
İnan çok üşeniyorum. Uyumaya , uyanmaya, dirilmeye, bir şekilde kendime gelmeye. Bir yerlerde kalmaya veyahut da gitmeye. Bir şeylerin değişmesi gerekiyor sanıyorum bir şekilde. Fakat nasıl olacak bu, neye ithafen, ya da kime . Adam akıllı düşünmeye bile üşeniyorum şu sıralar. Doğru ya, kalleşliğin en isabetlisini yaparsan o diğer insan sıfatıyla anılanlar seni adam yerine koyarlar !
Ayıptır söylemesi, yahu her ne kadar adamı biraz utandırsa da. Çoğu anda cuk diye oturuyor yerine şu iki kelamı arada laf diye söylemesi. Öyle bir kelime ki, karşında bulunanı - eğer laftan anlıyorsa - utandırıyor . Tabi orası da ayrı, eğer utanmayı biliyorsa utanması gerekiyor. Ki böyle adamlar bu lafı kolay kolay söyletmez, bahsinin bile akıldan geçmesine izin vermez ..
' Deveye diken, insana ' hay allahım yine getiremedim tabi devamını lakin sen benim ne demek istediğini en ince detayına noktasına kadar anladın.
Yalan mı kardeşim, haydi biri çıksın da yalan olduğunu ispatlasın bana.
İnsanları pek fazla tanımamakla birlikte az çok bulunduğum ortamlarda rastlıyorum üç - beş kısacık bir bakışa.
Bir de adam olamayan ucubeler var. Kişinin gayet iyi bir hayatı var. Evi mutluluğu, karısı çoluğu çocuğu pek çok ortamlarda da yüksek derecede saygınlığı. Fakat o kendine ait olan insanların dışında başka birine göz koyuyor. Senden hoşlanıyorum diyor mesela, ve bunu belirtirken de en ufak bir utanç belirtisi göstermiyor. Öylelerine işte adam değil, yüreksiz deniliyor.
Sen nasıl bir yaratıksın ki, sahip olabileceğin her şeye vakıf kılınmış iken, başka varlıklara göz kaydırabiliyorsun. bunu hangi cesaretle yahut da hangi yürekle yapmaya kalkışıyorsun ? Sende düzgün bir yürek, akıllı bir davranış biçimi olsa idi zaten .. Bunu yapacak kadar aşağılık olamazdın, sen de biliyorsun. Da işte bir türlü kabul edemiyorsun.
İnsanoğlunun gönlü açtır, bunun farkındayım da bu tarz saçmalıklara ' boş ver gitsin ' diyemiyorum. Yargılanması gerekiyor onların bir şekilde mesela, gerekirse ibreti alem olabilmek adına asmak lazım onları. Dar ağacında, gıdım gıdım canını verirken diğerlerinin de bakmaya yarayan organları onlara kaysın. Cezalandırılmaktan korksunlar. Ve o kişi etrafına ün salsın.
Aslında düşündüğüm zaman, ben pek çok kere rastlaştım bu midesizlik durumuyla. Onları can çekişirken ve canını yavaş yavaş verirken izlemek, resmetmek, ' hak ettiğini sonunda buldun ' demek çok hoşuma gidecek galiba.
Birini seviyorsan, hayatın boyunca ona ait kalmak zorundasın ! Başka birine yer vermek kabul edilemez benim dünyamda. Kızıyla yahut da erkeği ile .. Oynaşmak senin ne haddine ! Gözü aç, gönlü fukara !
Ha eğer ki sevmiyorsan ve ben hep yalnız kalacağım diyorsan benim gibi mesela .. Ya da seviyorsun da, onun sende gönlü yok icabında .. O zaman tamam, yalnızlığınla baş başasın her halükarda .
İnan çok üşeniyorum. Uyumaya , uyanmaya, dirilmeye, bir şekilde kendime gelmeye. Bir yerlerde kalmaya veyahut da gitmeye. Bir şeylerin değişmesi gerekiyor sanıyorum bir şekilde. Fakat nasıl olacak bu, neye ithafen, ya da kime . Adam akıllı düşünmeye bile üşeniyorum şu sıralar. Doğru ya, kalleşliğin en isabetlisini yaparsan o diğer insan sıfatıyla anılanlar seni adam yerine koyarlar !
Ayıptır söylemesi, yahu her ne kadar adamı biraz utandırsa da. Çoğu anda cuk diye oturuyor yerine şu iki kelamı arada laf diye söylemesi. Öyle bir kelime ki, karşında bulunanı - eğer laftan anlıyorsa - utandırıyor . Tabi orası da ayrı, eğer utanmayı biliyorsa utanması gerekiyor. Ki böyle adamlar bu lafı kolay kolay söyletmez, bahsinin bile akıldan geçmesine izin vermez ..
' Deveye diken, insana ' hay allahım yine getiremedim tabi devamını lakin sen benim ne demek istediğini en ince detayına noktasına kadar anladın.
Yalan mı kardeşim, haydi biri çıksın da yalan olduğunu ispatlasın bana.
İnsanları pek fazla tanımamakla birlikte az çok bulunduğum ortamlarda rastlıyorum üç - beş kısacık bir bakışa.
Karşıda bulunan bir genç, fiziksel özellikleri itibarı ile düzgün bir görünüme sahip, yakışıklı da.
Güzellik çirkinlik meselesi göreceli bir kavramdır , tamam. Hani sana güzel gelen diğerine çirkin de gelebilir ona da tamam. Eh be abicim, senin hayatına sana güzel geleni değil de sana güzel güleni sokman gerekmez mi ?
Haydi diyelim, bir şekilde kaptırdın gönlünü birine. Sadece gülüşüne ve gamzelerine aşık oldun, ihtiyaç duymadın hiç bedenine. Hayranlık duyduğun gözleri idi, giderdin gerekirse onunla ölümüne. O derece şiddetli seviyordun hani. Bir şekilde koptu aranızdaki bağlar - burada bağların nasıl ne için niye ve kim tarafından koparıldığı da önemli tabi. Hani ortadaki sebep neydi. Bir cinayet işlemek istiyorsun birinin canına kast ediyorsun malum. Duygu ve düşünce mahzenlerini yıkmayı başaracak kadar mantıklı sebeplerin olması gerekli. Öyle bir neden olacak ki.. Hem duygusal kişiyi dağlatacak, hem de mantığıyla hareket eden realist varlığı yerinden oynatanacak. Onu öyle bir hale getirecek ki, gerekirse o hislerini hayatından silkeleyen adamı için için ağlatacak. O derece kuvvetli bir depreme ortam yaratacak yani.
İşte bir şekilde olaylar oldu, terslikler , zıtlıklar. Düşlerde birleşmeler ve düşüncelerde zıtlaşmalar. Anlaşamadınız hani. bitti ve gitti. Ne yapacaksın bu durumda ? Oturup ağlayacak mısın haline. Ya da sırf ' belki unutabilirim ' diye yeni umutlar mı dağıtacaksın sana karşı temiz bir şeyler gizleyen herhangi birine. Mavi boncuk mu dağıtacaksın yani herkese ? Hayır yani, bir şeyler yaşadın, çoğu iyi ve güzeldi. Ve çoğu hatırda kalıcı şeylerdi. O yüzden demezler mi ' ilk aşklar her zaman hatırlanır ' diye. Unutamayacağını bildiğin halde, neden çorap değiştirir gibi sevgili değiştiriyorsun ki yani. amacın ne. Biraz dinlen, bir soluklan . Ve en önemlisi, önce kendini dinle. Ya o unutamadığınla yaşa, ya da .. Kapat perdelerini girmesin kimse içeriye. Alma hayatına kimseyi, bunu yapmak o kadar da zor değil ya. Üstelik, senin canın yandı, kaç kere terk edildin bu aptal aşk masalında. Neden başkasının canı da yansın ki senin sayende. Utanmıyor musun hem, gönlünde biri taht kurmuş iken, oraya dışardan birini dahil etmeye ! Nasıl bir sevme durumudur bu, kızı da erkeği de bu zamanda hepsi aynı. Din dil ırk cinsiyet hiçbir ayrım yok. Herkes alışmış denek olmaya, başka birileriyle bir şeyleri denemeye. Başaramamaya, yenilmeye. Sorsan, hepsi çok sevmiş birbirini. Son raddesine kadar, harfi harfina ! Herkes alışmış bu zamanda, oyuncak bebek misali elden ele gezip kucakta beklemeye .
Bu konularda eski kafalıyım açıkcası üstadım, ben bir bakışla koca bir ömrü mutlu mesut geçirebilecek bir kapasiteye sahibim. Ve yine kısacık bir sözle - ya da davranışla, benle akalı noktaları es geçmek lazım şu satırlarda her neyse - koca bir ömrü toprağın altına sokmayı isteyebilecek kadar yetenekliyim. Benim sevgi anlamım bedende değil, ruhtadır üstadım. Ben yeri gelir bir çift gamzeye ruhumu adarım . Taparım sevmelere, eğer ucunda beraber gitmek varsa kor ateşlere, birlikte varmak varsa yolun sonunda ölüme .
Gidiyorsun, hatunun dış görünüşüne aldanıyorsun bir kaç özlü - sözlü sahte cümleleri dile getiriyorsun. Sonradan da bir öğreniyorsun ki.. Onun beraber olmadığı mahlukat kalmamış ortalıkta ! - Bu mevzulara giremiyorum çünkü konu hakkında fazla bir sezgiye ya da öngörüye sahip değilim. Şöyle ucundan bir lafını edip yine asıl meseleye döneyim .
Hayatına birini alıyorsan ya da almaya yelteniyorsan güzel geleni değil, güzel güleni tercih edersin. Sonuçta hayat arkadaşın olacak o senin. Öyle yarı yolda bırakıp da gidebileceğin türden biri olmayacak. ruh eşin sayılacak o artık senin. Ölümlerin - cansız çocukların - onun varlığında yeniden doğacak. Her sabah ona sevinçler eşliğinde günaydın diyeceksin mesela, ruhu ruhuna dokunacak anlatabiliyor muyum. Sadece o seninle diye huzura kavuşacaksın, yaşadığın mutluluk olacak fakat öyle bir şeyler yaşıyor olacaksın ki.. Mutluluğu adlandıramayacaksın. Nefes alışları o derece kıymetli kılınacak. Bunu aslında sen sağlayacaksın. Yapabilecek gücün varsa aşka kanat çırpacaksın. eğer yapamayacaksan.. Aşka hiç dil uzatmayacak, el çırpmayacaksın . Yüreğinin kapılarını açtığın ve onun da kapılarını açtırmayı başardığın anda, etrafa neşe saçmanı sağlayacak olan bir kaç tebessüm dışında başka ne istersin. Neyi istemeye hakkın olabilir ya da ? Hiç mi eskinin aşklarını işitmedin sen. Sevgi, sevme denen o kıy'a- metli ezgi, yalnızca yürek ile gerçekleştirilir, bilmez misin .
Tabi farklı isteklerin ortaya çıktığı zaman, hatundan ters tepkiyi gördüğün an kolay kolay avucuna düşüremeyeceğini kavrayıp bir şekilde kaçar gidersin. Onu hayatından .... edersin. Neyse artık ne edersen et.
Küfre yatkınım bu ara, ufacık da olsa düşüncelerimden ötürü kırdıysam eğer seni, bir ara varlığımı hatırla ve beni affet . hiç anımsamasan da olabilir aslında, nasıl olsa senin sayende bitmeyecek bendeki bu gaflet .