18 Ocak 2014 Cumartesi

İnsanlar .

İnsanlar, gelirler ve giderler. Aç bir köpek misali önce senden sevgi dilenirler, sonrasında ise amaçlarına ulaştıkları vakit namını tek bir kalem darbesiyle silerler. İnsanlar, gelirler. Sol yanına sinsi sinsi sezilmeyen ve kati suretle görülmeyen küstah bir hançer indirirler, farkına varamazsın insafsızlığın, facianın kanamaları damarlarında dolanır, birikir durur, sorsan her biri sanki sahiden masummuş gibi (!) ' Ben yapmadım ! ' şeklinde söylenirler. Sen sanki, onların hayatlarını ve hayallerini ellerinden almışsın gibi . Kimileri de kendini bulunmaz hint kumaşı sanır, önce hoşlantısını belli eder, sonra korkaklığına gömülür ve seni hayatından men eder. Aşk, sevgi bağlılık sadakat, bunların anlamını kavrayamaz pek çok yaratık, kendileri yerine seni suçlu ilan ederler. Oysa ki bu dört tanecik kutsal kavram, mesafe tanımaz. Her koşulda yaşanmaya değer. Bazıları başaramaz işte bunu, seni rüyalarından silmeyi tercih ederek çeşitli bahanelerin altına sığınır. Çoğu zaman nedenini söyleyemez, yazık. Kendini bir şey zanneder. Sende nasıl tahribatlar ve yıkıntılar bıraktığının farkında değil, olamaz da. O'nlar insanları görünüşleriyle kabul eder. Acizliklerini ise sonraki zamanlarda sergilerler.

İnsanlar, nankördür ufaklık . Önce seviyorum derler, sonrasında ise nedensiz yere ortadan kayboluverirler. Sende ise yeni yeni oluşmaya başlar minik krallıklar ve acılardan oluşan o meşhur hazinecikler. Ve sanki sen onlara yalvarmışsın gibi, ruhunu huzurlarına kabul ederler. Kaçılması imkansız bir mapushanedir orası, senin vehminde can çekişlerini gerile gerile kifayeti olanaksız bir şehvet eşliğinde izlerler.Artık susturamıyorsun değil mi, gönlündeki o manidar harabelerin yararsızlıklarını ? D'okuyamıyorsun değil mi uğruna hayatından vaz'geçtiğin kimi zaman labirentli, kimi an girdaplı, çoğu vakit dolambaçlı aşk kitabını ?

İnsanlar katildir küçüğüm, seni hiç acımadan tek bir sözcükle öldürmeyi becerirler. Ben de gelmişim işte şu can yakıcı dünyaya nedensiz yere. Ne zaman gideceğim bilmiyorum. Ne zaman Tanrı huzuruna kabul edeceğim çağırılacağım veya beynimi kemiren hissizliklerden arındırılacağım, düşünemiyorum. fakat fazlasıyla acımı kabartmaya başladı bu sanrı. Artık dayanacak kudreti yüreğimde bulamıyorum. Neden mutsuzlukla cezalandırıldığımı dahi bilemiyorum. Lanet olsun ya, ben zaten yaşamıyorum.

Bildiğim tek bir şey var. O da ' ben hiçbir şeyi hak etmiyorum ' .

Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse -ki, gerekmez gerçi de her ne ise ! - Başlamak gerek bazen boğuk bir yerlerden şöyle üç-beş kelime ile ..

Sen bende.. Ne yıkıntılar oluşturdun, nasıl felaketler yarattın ve ne harabeler meydana getirdin, bilemezsin. Bunların en ufak bir görüntüsünü gözlerinin önüne dahi getiremez, tahmin bile edemezsin. Yırtılmış ve yıpratılmış bir kalp eşliğinde çıkmıştım huzuruna. Çaresiz ve sevgiye, daha doğrusu sevilmeye muhtaç bir köle misali kabul edilmeyi arzuluyordum her defasında. Fakat sen ne yaptın ki ? Bendeki harabelerin tarafından meydana getirildiğinin farkınca varınca, beni kölelikle cezalandırdın. Bunları hak edecek ne yaptım, neyim dokundu yaralarına ha ? Her defasında isimsiz kırbaçlarındaki masun olanların kanamalarıyla onların yaralarıyla esasında kalıcı izlerden yaratıldım. Ben ne yaptım sana, hak mı bana bu cefa ? Yazıklar olsun, ulu Tanrı bendeki o bitmek tükenmek bilmeyen sisli ızdırabı en kısa temennide sana nakletsin . Bir de senin hayatınla oynansın, düşüncelerin mahvedilsin. Sen, en şerefli şerefsiz, dile gelip de söylesene ha, yaşamaya ve beraber yaşlanmaya değer misin ..? Sanmıyorum, bu nedenle kelimelerimi satılığa çıkartacağıma dair lüzumsuz söylentileri defterime yayıyorum, aslına bakılırsa içten içe de bu hainliği planlıyorum, ne olacak yani. Senin gibi bir zavallıya alıştım da, onların yokluğu beni darlatabilir mi ? Tabii ki darılırım onların sessiz sedasız -sen gibi ! nedensiz yere- gidişlerine. Üzülmekteyim esasında kendime, ben resmen şeytandan melek olmasını umuyorum. İyilikmiş, kötülükmüş kime ne, sen fazlasıyla müdahilsin nedense gecelerime de neyse. Sözcüklerimin avuçlarımın içinde yavaş yavaş  erimeleerine ve günden güne yok olmalarına artık katlanamıyorum. Hayırlı olsun sana, artık beynimden geçen hayal parçacıklarını satıyorum .Bu, benliğimi yeniden kazanmamı sağlamıyor elbette, her geçen gün kendimi daha fazla yitiriyorum .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder