16 Ocak 2014 Perşembe

Bla bla bla .

Sen benim, ne hale geldiğimi bilemezsin. Sayende nasıl sensizlikle seviştiğimi öğrenemezsin. Bu vahşi vasiyeti kabul dahi edemezsin. Sen benim, her bir kırılmış parçamda nasıl hücrelerime bölündüğümü göremezsin. Sen, beni anlayamazsın hissedemezsin. Şimdi, düşünüyorum da, bunları hak etmekle nasıl da baş kaldırmaktayım Tanrıya. Sen.. Beni sevemezsin. Biliyordum bunu, yüreğimdeki parçalanmışlıklar ve dağılmışlıklar kadar emindim hatta. Ah sen.. Nasıl serzenişler biriktirdin dilimde bir bilsen. Belki, ölü halimi görünce acırsın bana içten içten.. Takvimlerden haberim yok. Her bir salise gidişini hatırlatıyor bana. Her bir dakika, gülüşünle sevincinden sele kapılan içimi titretiyor adeta. Ben sevebilirdim seni. Acı çekmeyi göze alarak, hasretine ayak uydurmaya ç'alışarak. Her defasında canım yanarak, bir kere değil defalarca.. Çok gördün bunu bana, değil mi. Ayrı şehirlerde olsak da, benim için Istanbul olmayı kabul edemedin uyum sağlayamadın aykırılığa. Sen benim olamazdın değil mi. Neden soruyorum ki bunu yahu, biliyorum yanıtını nasılsa. Ben, hiçbir şeye değmem. Yürek kaldıramaz ben gibi birini, hem sen. Niçin benim için hayatını feda edesin ki. Sevgi, emek değil mi. Yok üstadım sevgi emek falan değil. Sevgi demek, isyanlarına uyup hayatını rayında götürememek. Göze alabilmek tek bir gülüş uğruna kilometrelerce mesafeyi. Sevgi demek, yalnız onun yanında iken heyecandan içinin nahoş olması demek. eli eline dokunduğu an kendinden geçmek demek. Sen bunları kaldıramazdın, değil mi. O yüzden ben hep yarım bırakıldım. Çünkü her zaman mesafeler benim için engel teşkil etmekteydi. Yo hayır, ben seversem, fizanda da olsan yolunu gözler, hasretini sigaramın dumanına sarardım. Dağıtırdım onları etraftaki yoksulluğuma, yalnız seni anarak içimi rahatlatırdım. En azından sesine vuslatlar yağdırmazdım be. En azından yanıma geleceğini düşüne düşüne, bahar aylarındaki soğk rüzgarlarımın üzerine ince bir yorgan atardım. Ben yapabilirdim, yapardım yaparım. ama buna değdiğimi hissetmiyorum. Yani sen her defasında bana bunu düşündürüyordun. Değmem ben, değil mi. Lakin, en azından sevgimden ötürü gidiyorum diyen kahpeye 'ne olur gitme diyerek' de boyun eğmem. Kusura bakma, aşağılayamam artık kendimi. Defol git, beni bir daha arama, halimi hatsımı sakın ola sorma.. O gösterişli yalanlarını bir daha asla dudaklarıma fısıldama, bana karışma zaten hallice yorgun olan ruhumu daha fazla yorma. Merak etme, ben seni sensiz de yaşayabilirim nasıl olsa ! ..

Sanki ben gidiyorum da sen ardımdan rahatsız ediyorsun beni. Terk edilmiş birinin bu lütfuna layık olmayan kelimeleri dile getirmesi ne kadar da zavallıca değil mi. Beni aramayacaksın, beni sormayacaksın. Bana huzuru geriten senini kulaklarıma fısıldamayacaksın. Elin telefonuna yaklaşmayacak bile, hayatına başka birini sokacaksın. Sana layık olan, senin lügatına yakışan. Neyim eksikti acaba, yahut da neyim fazla. Çirkinliğimi zaten dile getirmekteydim her konuşmamızda. Niçin kandırdın ki beni bu aptallık beyan eden ' sen güzelsin' şeklindeki laflarla' Hangi hakla inandırmaya çalıştın beni ya da ? Düşüncelerinde mantıklısın, biliyorsun ve biliyorum. Bunları duymaya benim ihtiyacım bulunmaktaydı esasında. Senin kabahatin yok, ben kendimi inandırdım kalıcı olmasını istediğim aptal bir parça nefes uğruna. Niçin vazgeçtin benden, ben senin için dünyayı karşıma almaya başlamışken. Haklısın, ama elbette tabii ya. Ben bir ucubeyim, sen gibi padişahların o meşhur saraylarında yer edemem ! Neyse, herhangi bir önemi yok artık. Altın değerinde mükemmelliği olan kalemimi ve onun sayesinde yazılmayı arzulayan kelimelerimi, sen gibi sebepsiz giden bir insancık uğruna heba edemem. Onlar benim için kalıcı ve değerli, seni yazarak defterimi kirletemem .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder