27 Nisan 2013 Cumartesi

İstanbul .

Bir gece olsun hele.
Bir tek o dillensin, karartıda aşk katilliğe yönelsin.
Sonra da pişman olsun, fakat bunu söyleyemesin.
Var mı böyle intihar eskilerin yıllanmış şarabında
Kaldı mı merhametsiz dayanışmalar kirletilmiş aş'k romanınlarında.
İstanbul'a sövmek kolay da, niçin direnemiyorum bu mazeretsiz kanuna ?
Sevdanın kanunu mu olur, yüreğinle kanıyorsun ihtiyatsız bu duruma
Dokunmaya korkuyorsan, iç çekişlerinde onun adını sayıklıyorsan hâlâ, neden ve nasıl inanamıyorsun aşık olduğuna !
Öyle çok anlatmak istediğim yok aslında. Özlemiyorum seni. Çünkü özlememem gerektiğini, herhangi başka birini sevdiğini, onunla uyuyup onunla günlerine merhaba dediğini, zihnine sana layık birini yerleştirdiğini adım gibi biliyorum.
Kahretsin. Ne yazık ki bunun farkındayım, yudum yudum dibe çöküyorum.
Ahdım olsun Istanbul sana, muhteviyatında barındırdığın anlamsızlıklarımı bir bir siliyorum.
Bıktım üstadım, yoruldum artık birazcık da sen beni anlasan, hadi anlamadın varsayalım en azından saygı gösterip seni içen kızgınlıklarımı anlayışla karşılasan ? Benim sana katlandığım şekilde sen de bana katlansan ?
Hayırdır, nerden çıktı bu sualsiz çaba, sen de isminin baş harfini kazısana benim gibi ruh yanmalarına ?
Ne o, yapamazsın değil mi. Kaldırabilecek güçtesin illaki, fakat esip savuruyorsun yalnızca beni,
Önemsemiyorsun bile, düşlerime ve yanaklarımdan süzülen gülüşlerime bu denli hiddetlenmenin, şiddetin yakarışıyla karşı gelmenin sebebi başka ne ola-bilir- ki
Bir bana düşmansın, bir bana yara
Sen,benimle uğraşmayı bırak da, ciddi anlamda seni sevenlerde kuşkuyu ara
Tamam, en azından ben seni sevmediğimi yüzüne tükürdüm de -ya-defalarca,
Diğerlerini de koy çarmıha, seviliş nedenlerini zorla açıklat kolaysa.
Yineliyorum, ben seni hiçbir zaman sevemedim, yine sevmiyorum. Fakat onlar yüzüne gülüp arkandan iş çeviriyorlar
Bu mudur adalet, bu ne kadar da aptalca bir muamma !
Yapma amaa, seni sırtından bıçaklayanı, sırf sen küçük küçük adımlarınla mutluluğunu terk ederken ardından bağırıp ' seni seviyorum Istanbul ' diyerek yine ve yeniden ruhunu kamçılayanlara, kandırmak maksadıyla sessiz bir biçimde çığlık atanlara tapma
Aç gözünü şapşal, rakı masasında meze olarak sunulan acıların ve anıların alayı palavra !
Duy sözümü artık, senden tiksinen ve buna rağmen senden kopamayan-gidemeyen benim.
Seni ittiren, umutsuzluğa sürükleyen, sevimsizleştiren velhasıl kelam en azından güçlü olmaya alışmanı gerektiren gaddarlığının teşviki, ilani, tefsiri ve tenkiti, benim.
Soluk nedenlerinin ardına sığınıp yedi cihana senden nefret ettiğini bağırarak anlatan-yağdıran benim.
Sen benim kıymetsizim, sen benim düşümde can verenim. Beni yarı yolda, ölümsüzlük çamurunda kandırarak bırakıp gidenim.
Dünya üzerinde aldığım nefesler ile cennetimi cehenneme çevirenim,
Azaplarımla ısdıraplarımı bilfiil hiç tereddüt etmeden üzerime yürütenim
Sen benim defterlerimi çöplüğün tam ortasında öyle çaresiz öyle ümitsiz ve öyle yarım yamalak ve öyle insafsızca bırakıp gidenim
Zamanında tapıyordum dalgalarına, rüzgarlarına ve gamsızlıklarına, Tanrı aşkına söyle senden nasıl nefret edeyim de bırakıp gideyim ?
Ben, senden nefret ettiği halde, güzelliklerini çirkinleştirdiği vakitlerde etrafına bakıp da göremediği için kendine hükmedemeyen, hiçbir sevimliliği hak edemeyen, çevresinde ve bilhassa diğer mahkumiyetlerinin hüküm evinde edepsizlikle ödüllendirilen, anlamlandıramayan hiçbir şeyi,
Hedefini kirleteni acımasızlığıyla ezdiği zamanlar ruhu güruha eren, konuşarak susan sustuklarında boğulan, yaralarını bir türlü hücrelerine sığdıramayan, kendini güneşlerine hapsedip orada zor kullanılarak idama tabiî tutulan, içindeki çocuğu öldüren, genç yaşında bunamayı tercih eden, ne seven ne sevilen. En acısı da şudur ki, etrafına saçtığı gereksiz kahkahalarına arada bir gerçek anlamda gömülen, gülüşlerinin sebebini ölüm adı verilen kurala atfeden, günahkarlığıyla övünen, yalnızlığına bağımlı görünen..
Ben, seni kalemi ile bıkmadan usanmadan lekeleyen !
Ben senin kaoslarını çürütenim. Ahirete sunduğu köleliğini, mabedini yalnız senin huzuruna getiren, ruhundaki şarkıları bir tek sana dinleten, senden uzaklaştığı kadar edebine hasret biriktiren, ben seni aslanların celbi gibi galibiyete yüceltenim
İyinin kötüsüsün benim için İstanbul.
Ne kadar tiksiniyorsam senden, bir o kadar bağlıyım yıldızlarının ulaşılmazlığına esasen.
Lâkin yine de hâlâ nefret etmekteyim sergüzeşt mahzenlerinden. Öldüremiyorsun beni, yaşatamıyorsun da.
Ezildiğimi, liğme liğme çiğnendiğimi, aşağılandığımı hissediyorum ve seziyorum senin tarafıından adeta

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder