28 Nisan 2015 Salı

Ayrı bölümler, farklı kelimeler. Aynı dünyalar, yanlış insanlar . Ayrı yazılar, aynı ayrılıklar !






  • Ne uğruna savaşıyorsun ' demişti bana birisi. Rüya mıydı, yoksa gerçek mi? Hatırlamamakla beraber, ' herhangi bir şey adına savaşmıyorum ' diyordum. Cevabımı tatmin edici bulmamıştı muhtemelen ve tarafıma yeni bir soru daha yöneltti. " O halde varlığın, neden burada yer alıyor, dünya denen meziyette türlü türlü eziyetler çekiyorsun, kim uğruna yaşıyorsun ' dedi. Sustum kaldım, zaten dudaklarımdan o önemli ve edepli kelimelerin kaçmasına izin vermemeliydim, her zamanki gibi sessizliğin hükümdarlığındaydım. İçimden, yalnızca içimden .. Çığlıklarla alabora ola ola şu heceleri sayıkladım, haykırışlarımda boğularak fısıldadım " insanın böylesine adaletsiz evrene katlanabilmesi için bir nedeni olmalı. Yaşıyorum diyebilmesi için etrafına sürekli içten kahkahalar sunmalı. Şuan ölü sayılmam, pek diri de değilim. Elimde bir var oluş nedeni yok. Ondandır bu bendeki azraile eğilim. Dolayısı ile yaşamıyorum fakat bir türlü de - sebebini ben de bilmem - ölemiyorum diyelim." 





......







  • Çocuk olmak isterdim.Çocuk olmak ve hep öyle kalmak . Avuçlarıma iliştirilen küçücük bir oyuncak sayesinde mutlu olabilirdim.kahkahalarımda hiçbir sahtelik olmazdı herhangi bir şeyin komik olduğuna inandığım için gülerdim.melekler terk etmezdi asla beni, onlarla sevinebilirdim. mutluluk ne demek anlatamazdım elbet de .. Mutsuzluk gelemezdi yanıma bu vesile ile ondan sıyrılabilirdim. kötü alışkanlıklarım olmazdı ufak şeylerle sevincimden dünyayı yerle bir ederdim . çocuk olmak isterdim tek derdim oyun oynamak yahut da parktaki salıncaklara binmek olurdu. İşte asıl o zaman kendimi bu denli üzmez,tatmadığım hiçbir heves adına varlığıma küfretmez, ruhumdan bu denli nefret etmezdim belki de . Acı çekmek'miş karamsarlık'mış hüzün'müş ve hüsran'mış. Böyle kötü terimleri katiyen öğrenmezdim. Masum olurdum hem, inançlarımı yitirmezdim.
    Şimdi de .. Suçlu muyum masum muyum bilmiyorum.emin olduğum tek bir nokta var, avuçlarımdan kırmızılar fışkıra fışkıra öldürmüşüm içimdeki temiz düşleri, paramparça etmişim benden korkan o sıska veledi , gözlerime kazınmış bağıra çağıra çaresizce can verişi , katil olduğum için kendimden utanıyorum ve artık büyümek istemiyorum .








11 Nisan 2015 Cumartesi

Daha çok sigara içiyorum sayende ve .. Daha fazla ölüyorum her yeni günümde .

Bir kaçış, bir kurtuluş, bir yolu olmalı. Yardım et tanrım, çıldırıyorum. Nasıl bir bataklık, ne  çirkin bir hengame bu.  Çaresizliğimden kurtulamıyorum . 


Neden diye soruyorum kendime, neden ben bunları yaşıyorum . Hangi yaratığın ahını aldım, nasıl bir suça bulandım da, ala karışmış beyaz gömleklerden sıyrılamıyorum .



Bilmeden bir günah mı işledim yoksa. İsyanlarımın farkındayım aslında. 



Dudaklarımda .. İsmini andıkça derinleşen bir yara . 



Ben gitme dedim, kalamam diye ısrar eden kendisiydi oysa . 

Şimdi ne ölüm, ne de yaşamak adına bendeki çaba. Dönmeyecek biliyorum. Bendeki pıhtıları görmeyecek, duymayacak beni. Asla sesimi işitmeyecek. Özlemeyecek de . Aramayacak hiç, nasılsın demeyecek. Hayatını gayet neşeli bir biçimde, güle oynaya, etrafına kahkahalar saça saça sürdürecek. Peki ben neden bunları yapamıyorum. Avuçlarımda .. Ufak tefek aşk kırıntıları. Atamıyorum. Onlar bende duruyor. Ve her geçen gün, saat saniye dakika.. Biraz daha ezilip büzülüyor. Fakat asla yok olmuyor. 

Her gün, yeni bir başlangıç olamaz düşüncesiyle uyanıyorum. Geçmişime dair tecrübem, geleceğime ait endişem yok. Yalnızca takvimlerden bir gün daha eksiliyor. Düşlerimde can kırıkları, ellerimde kocaman hayal kırıklıkları. Bende artan ya da azalan hiçbir mucize yok. Her şey onun bıraktığı gibi. Enkazlarım darmadağınık, depremlerim aynı. Gözlerim gıdım gıdım sisli puslu. Ağlamaklı oluyorlar, tam buna yelteniyorlar, sonrasında vazgeçiyorlar. Bir hata işleyeceklerini sanıyorlar besbelli, yalnızca onlar görüyor ayna karşına dikildikleri anlarda içlerinde sığınan çirkef acıyı . 



Niçin tüm günahlar üzerine saklanıyor yüce yaratıcım, neye dayanarak ' gel ' diye haykıramıyorum . 



Oysa ki .. Kalmasını istemiştim. Gitme demiştim. Tamam, yanına yamacına kolay kolay sokulamam. Yakın davranamam belki , utanırım, gönlüne sığınamam. 



Bir omuz isterim senden sadece. Hani an gelir de başımı koyup huzur içinde uyurum belki diye.  

Çekinirim yine de, ruhuna yaslanamam. 


İstediğim sadece yanımda var olmandı. Sinirlendiğim zaman birkaç tatlı söz ile ruhumu okşamandı. Hislerime dokunmandı beklediğim tek şey, yeni bir sancı istememiştim senden. Tarafından sevilmekti, sevmeyi öğrenmekti.  Yarınlara mutlulukla bakıp, geleceğe merhaba diyebilmekti. Biz olabilmekti vesselam, aynı sabahlara uyanmak, aynı sıkıntıları birlikte alt edebilmekti. 

Kelimelerimle anlatamadığımı davranışlarımda belli ederdim. Sen yeter ki bende kal, her şeye razıyım derdim. Gözlerimde barındırırdım sevgimi. Tek bir bakışına aşık olabilir , tek bir sözüne hayran kalabilirdim.  


Bilirim, pek belli edemedim hislerimi. Ne sana hissettirebildim, ne de ben kabul edebildim seni istediğimi. 


Hiçbir şey yolunda gitmez çünkü mevzu ben olduğum zaman dünyada, gecenin rengi değişmiş, siyahı terk etmiş o sarılmış kırmızıya. Tanrının benden alacağı tek intikam tek öc bu ya, seninle sınadı beni. Daha fazla yol almamı sağladı karamsarlık hususunda .  



İnan .. Bu yaşıma kadar ben hiç böyle yapmadım. Tatmadım bu duyguyu, sevdaya kapılmadım. 


Savrulmadım aşkın çöllerinde, ben seni hiç yaşamadım. 


Bundan dolayıdır ki, sana karşı kifayetsiz kalışım. Bundan ötedir ki, sessiz sessiz ağlayışım. 


Gideceğini biliyordum zaten. Ve şimdi .. Seni yazan her ünlem, anlamsız mütemadiyen . 


Saat sabahın dördü olmuş, yorgunum uyuyamıyorum. Uyusam uyanamıyorum. Hangisi işime yarar, düşünerek delirmek mi yoksa def olup gitmek mi. Tek bir bildiğim var, beynimi kemiren terbiyesizliklerden bir türlü uzaklaşamıyorum .Ne yapsam ne etsem. Nereye baksam sen. Nasıl bir hapishane oluyorsun da, dört bir yanım deniz olduğu halde, limanına bıraktığım demirlerimi toplayamıyorum ? Malesef bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum .