15 Kasım 2015 Pazar

Öyle böyle, ortaya karışık. Sanma ki.. Sensiz yaşamaya ve yaşlanma kavramına gönlüm alışık. Biz sadece .. Birbirine dolanıp da ayrılamayan iki adet çiçeğiz işte , adımız ise ' Sarmaşık ' .

Bir blog yazmayalı çok uzun zaman olmuş. Kendimi dinlemeyeli , kalemimle konuşmayalı. Kaderimle dertleşmeyeli yahut seni anarak bir sigara daha içmeyeli hayli zaman geçmiş.

Acım , üzerinden aylar ya da yıllar geçmesine rağmen , ilk günkü tazeliğini korumakta oysa.

İçime kapandım sanırım. Dudaklarımdan süzülemeyenleri defterime de yasakladım muhtemelen. -Hani , ihtimal ya, vazgeçtim kendimden. Bunu yapacağım her halimden belli idi zaten. - Hiç haberim olmadan , o ince sayfalarımdaki ender muhteşemlikte var olan , an be an yazılmak için hazır halde bulunan çizgilerime sormadan kurallar koymuşum kendime. Şahsımın dahi mevzu ile ilişkisi bulunmadan..

Enteresan geliyor şu anda bu yaptığım bana. Sahiden çok tuhaf ?

Hala getirilmedi mi mazide kalan aşkların o kalıcı izlerine dair yeni bir af ¿

Neyse efendim. Lafı fazla uzatmadan esas meseleye geleyim. Karanlığımın yöneticisi olan gece kavramım , kıskanıyor yoksa bende hala alev alev yanan küllenmiş esareti.

Ben sana bu denli bağlı iken .. Azrail bile teslim alamaz gönlümdeki emaneti. İster zor kullansın .. İsterse de usul usul yamacıma yanaşsın. Bu zamana kadar hiç fark etmedi , yine etmez. Sen her ne kadar geçmişte kalmış olsan da .. Benim geleceğimsin , - hiç gelmeyecek olan , buna mukabil geleceğinden endişe duyulan - inançsızlığımdaki kopamadığım inançsın. Varlığımsın benim , bağımlılığımsın. Bırakmayı denesem bile , kopamam senden. Çünkü bende , onarılamayacak kadar büyük anılar bıraktın. Çünkü bende.. Hiç erişilemeyecek - uzanılamayacak - kadar derin limanlar yarattın.

Al işte, görüyorsun değil mi. Dil bilmez , kelam edemez oldum , iki lafı bir araya getiremez bulundum sayende. Mevzu sen oldun mu , tüm imkanlar imkansız , kallavili bi dille yöneltilen soruların alayı cevapsız..

Ne tuhaf değil mi. Hala benimmişsin gibi. Sanki hiç gitmemişsin , yanımdasın. Ruhumdasın sanki. Okuyunca elbet anlarsın , hece hece.. Noktalama işaretlerimde bile sana ait kılınan o gizli özlemi.

Ayını gününü zamanını ve yılını. Dakikası dakikasına gram aşmadan icabını.. Rastlantımızın en mukaddes yanını gözler önüne sermek isterdim fakat , izin vermiyor gece !

O kadar kötü bir hale getirmişim , seni o denli derinlere göndermişim ki ..Ben bile unutmuşum içimdeki curcunayı vakit denen kanlı bıçak yüreğime hapsedilince. ''Satırlarım kesiyor kalemimi gündüz gece. Hani , her bir aralıkta senin resmini görünce. Bölünmek için ayrılığa gerek yoktu oysa , aşabilirdik her engeli aynı akşamları bölüşünce. ''

Üzerini örtmüşüm sabahlarımın , ufak tefek detaylar eşliğinde ; ince ince.. Unuttum diyemem asla, saklamadım da. Yok saymaya çalıştım sadece. De , kendi uydurduğum palavralara kolay kolay kanmam , bilirsin. Bu , meydana getirdiğim, bizzat ellerimle beslediğim kara bir ya(ı)landı kendimce.

Ah işte , yine beceremedim. Yine yokluğunu kabul edemedim. Yenik düştüm kendime ve , kaderimin kudreti karşısında büzüldüm , ezildim.

/ Ben zaten .. Ne zaman ki seni karşılıksız sevmeyi öğrendim , işte sen tam da o sırada gittin !

Detaylarına şimdilerde girmeyeceğim, şu anlarda senden daha öncelikli konu ; benim.

Sana da geleceğim elbet , hiç merakta kalma. akıttığın her bir yaşın bedelini ödeteceğim. /

''Üzerime çok geldiniz. Düşüncelerim. Evet evet , yanlış hissetmediniz, siz ! Zarif bir ağacın, sonbahardaki ihtişamlı rüzgarların esişiyle dallarının kırılışı olur ya hani gıdım gıdım.. Eğrilip büğrülür sonra , Sahip olduğu yegane hazinesi olan o tek tük çiçek açan çelimsiz yaprakları , adeta can verircesine dökülür ya hani eteklerine. O fırtınacıklar vesilesi ile can veriyor , bölük bölük ölüyordur ağaç adeta.. İşte siz de beni yıktınız be, paramparça ettiniz. Kırılmak , ezilip büzülmek hafif kalır , ayrıntılarımı küle çevirdiniz. Beni, asla birleştirilemeyecek bir b'ölüm haline getirdiniz. Evet ! Maalesef bunu gerçekleştiren sizsiniz. Şimdi .. Cezalısınız. Nefes nefese kaldığınız hiçbir anda yardımınıza koşmayacağım. Ellerinizden tutmayacak , size hayallerimi ve masalarımı her ne olursa olsun, evrendeki yaşamın sonlanışını belirten kıyamet gerekirse kopsun, anlatmayacağım. Benden ve sesimden , tınısı kulağa nahoş gelen , enstrüman eşliğinde çalınamayan o enstantaneli ezgimden mahrum kalacaksınız. Varlığınız boyunca bir daha asla beni rahatsız edemeyecek , fikirlerimdeki düşlere giremeyeceksiniz. Benliğime asla müdahale edemeyecek , umut kırıntıları serpiştirmek adına mücadele edemeyeceksiniz. Karartıldınız siz ! Beyaz gölgemin ay ışığında .. Mahcubiyete mahkum edildiniz. Şimdi lütfen .. Ufak tefek yol alın karargahınızdaki tek bir hükümdar tarafından oluşturulan parmaklıkların ardına. Ve mümkün ise .. Sakın kendinizi müdafaa gayesine girmeyin. Dillere destan hale gelen ihanetinizi , af dilemek adına zahmetine gireceğiniz özür ile , daha da fazla derinleştirmeyin. Haydi , ne duruyorsunuz hala , terbiyesizlik yapmak adına mı bu çaba . Sayenizde , hiç ihtiyacım kalmadı , kapanmayacak derecede olan küçük yaralara. Def olun gidin. Zaten geçmişim ebediyetimden , yine ala sarılan yüreğimi o zehirli , al hançerinizle deşmeyin . ''

Selamlar geçmiş , güle güle gelecek. Acaba bendeki bu istikrarlı ızdırap ne zaman sona erecek ??! Daha nasıl çirkin acılar çekmem gerekecek ¿ Olasılıkları bir bileyim , ona göre temkinli olarak, önlem alarak hareket edeyim. Çünkü usandım her bir ümidin umutsuzluğa dönüşmesinden. Zoraki aldığım her nefesin , tam mutlu olacağım sırada , parçalarına bölüne bölüne adeta burnumdan getirilmesinden. Çünkü sahiden bıktım ulan, tırmandığım her rampada , ruhumun uçuruma sürüklenişinden !

15/11/2015 02.59

1 Mayıs 2015 Cuma

Kelime bulamıyorum, derdimi anlatacak tabirim kalmadı. Zaten niye uğraşıyorum ki, yaşamak adına hiçbir nedenim olmadı.

Yine gecenin bir vakti .. Uykusuzum. Yorgunum. Biraz da şuursuzum. Tehlikeli saatler bunlar. Devamlı bana seni hatırlatıyorlar. Ve ben, umutsuzluk rüzgarında aheste aheste uçuyor iken seni düşünüyorum. Her zamanki gibi karamsarlık çölünde yüzüyorum.

Bir yanımda sigaram, gözlerime damlatılan küller eşliğinde yokluğunu hissediyorum. Aslında zaten hiç benim olmayışını, bana ait kalmayışını, beni hiç sevmeyişini hatırlıyorum. Ardından çok iyi küfürler ediyorum sana - bunu kalemimle ölümsüzleştireceğimi ben de tahmin etmiyordum - haberin ola .



Çölümdeki seraplara alışkındım oysa, gıyabımda hiçbir vakit hiçbir şeyin iyi yahut güzel olamayacağını kabullenmiştim. Ne yaparsam yapayım - her zaman zararım yalnız kendime. fakat bu akıl almaz yalnızlık oyununu bir türlü kabullenemiyorum.  Bu acıları sevmek zorundaydım, nedir ve kimedir bu haksız baş kaldırış, neler oluyor bana . 


Çölümdeki hırçınlıklara bağlanmıştım oysa .. İnsan, kendini kandırmak istiyor arada sırada. Ne bileyim işte olmayacağını bile bile imkansızlıklara katlanıyor, onu olacakmış sayıyor mesela. Ne garip , ne tuhaf değil mi. Bir zavallının gerçekleşmesi mümkün kılınamayan düşlere kapılıp onun kendine bahşedileceğini düşünmesi. Düşünmesi kısmen de olsa atlatılabilir de , bunu tanrının huzuruna geçip dil dökerek istemesi. 



Ben, her zaman bir takım duvarlar ördüm kendime. Bunlar aşılamayacak yahut geçilemeyecek yükseklikte değillerdi. Ve şu mevzudan da adım gibi emindim. Hiç kimse ama hiç kimse durduk yere iyi veya kötü biri olmayabilirdi. Bunun bir nedeni olmalıydı anlatabiliyor muyum. 


İyinin ve kötünün tarifi farklı şekillerde tabir edilebilirdi. Ancak gidilen yer, varılan şekil belli.


Yani ben karşına geçip , maneviyatımda yer eden fikir küpürlerini enteresan kıyafetler eşliğinde süsleyip 'bu hissiyat bana göre iyidir ' derim, Sen de sarf ettiğim sözcüklere katılarak onaylayabilirsin beni. Gibi gibi gibi ... 

Şimdi, bana göre iyinin ne olduğuna gelelim. Şöyle biraz gereksiz notalı harflerle çıplak cümleleri ezgiler eşliğinde giydirelim . 

İyi biri ise .. Seviliyorsa ya da bir takım büründüğü sempatik tavırlarla diğerlerinin gönlüne girmeyi, orada yer etmeyi başarıyorsa .. Düşünülüyorsa başkaları tarafından, buna mukabil kendisi de o başkalarını düşünüyorsa. Hatırladığı zamanlar yüzünde tebessümler oluşturan bir takım hatıralar bırakıyorsa etrafında. Hem yaşayanı hem de yaşatılanı vasıtası ile o masum anılar unutulmuyorsa mesela .. Temiz bir ailesi mükemmel bir yaşantısı varsa, şanslıysa ya da , başına hiçbir kötü durum gelmiyorsa, hayatını tam anlamıyla yaşıyor ; etrafında olanlara da bunu eksiksiz şekilde yaşatıyorsa . En ufak bir engel çıkmyorsa karşısına mesela, el attığı her şeyi yanında ve yolunda götürüyorsa .. Bir takım aksaklıklar yaşamıyorsa, yılmıyorsa yıkılmıyorsa ve üzülmüyorsa. İyi biridir bu. Aklına geldiği an midesini bulandıran tiksinç bir olayla karşılaşmamıştır çünkü. Sevdiği kadar sevilmiş, özendiği kadar değer verilmiş, bir şekilde birilerinin sol köşesinde yer edinmiş. Yaşantısı da muhteşemdir, varlığı da. Geçmişi de mükemmeldir, edinmeye ç'alıştığı her arzusu da. Yokluğu .. Bu kişinin yokluğu dokunur mecmuasındaki adamlara. Ararlar onu yana yakıla. Seviyorlardır onu çünkü, vazgeçilmek yazılmamıştır kaderinde hiçbir koşulda. 


Diğer tarafta da..  kötü biri. Kesinlikle sevilmez garibim. Kabul edilmez kimse tarafından. Hatırlanmak ne kelime, bir allahın kulu - eğer varsa ! -  sayesinde varlığının getirdiği mel'un yokluğu hissedilmez bile. Dokunulmaz ona, önem verilmez. Nasılsın cümlesine hasret geçirir ömrünü de kulu geçtim Tanrı'sı bile seni seviyorum demez. Halini hatrını sormaz, diyarına yanaşmak ne haddine katiyen yanından geçilmez ! Durgundur, buruktur, kırıktır o . Kalbi kırılmıştır umut ettiği her şeyde aksini yaşadığına. Böyle çilekeş bir adam nasıl iyi olabilir ya da neyi şahane görebilir ya ! Kendini kandırmaz asla, kuralları vardır. Ve o haddini ve boyunu aşmış yalnızlığı resmeden duvarları. Tanrı, bütün kötülükleri onun üzerinde denemiştir. Sabır diye bir kavramı kalmamıştır, elleriyle boğmuştur onu , yok etmiştir. Gizli gizli .. ağlaya sızlaya onun gidişini izlemiştir .  Diğerlerine verdim şansı, sen kendi başına kal, tırnaklarına kazınan olumsuzlukları da al ve buradan git , def ol ' demiştir. Kulu bırak, yaradanı bile kendisinden vazgeçmiştir. Onun gözler önünde - alenen - yüreğindeki pınarlardan suların süzüldüğünü görmen mümkün değildir. Katıdır o , asla bunu yapmayacağına dair kendisine söz vermiştir. Sen şimdi böyle bir adamın nasıl iyi olmasını, sürekli gülmesini, her an mutlu kalmasını isteyebilirsin. Sen şimdi böyle bir zavallının nasıl her yeni güne umutla uyanmasını beklersin ! Uykusuz kalır o hep, çirkin düşünceler kemirir de zihnini, bundan ötürü uyuyamaz. Gözlerini kapattığı an geçmişteki berbat anıları gelir takılır kirpiklerine de, mahkum kılındıkları hapishaneden kaçmak istercesine isyana kalkışır düşleri, uyanamaz. Rahatsız olur mevcudiyetinden elbette de, dener dener, belki bu sefer başarırım ' der. Yine de başaramaz. Ölmeyi beceremez de, soluk borusunda tıkanır kimi zaman işkence misali almak zorunda kaldığı nefesleri. Yaşayamaz. Uğursuzdur, mutsuzdur, karamsardır o . Güzel bir şeyler yapmak ister de, sonucu hep çirkine doğru yol alır be. Arada bir, dünyasına bir faydası olsun diye içinde barındırdığı son bir umut vesilesi ile yardımcı olmaya kalkar bir şeylere. Bu imkansızlığın ucundan bir de ben tutayım, belki yön değiştirir makus talihim ve eninde sonunda kendimi birilerine hatırlatabilirim der. Düşünmesi şöyle dursun, adımını attığı her yolda bataklığa saplanmıştır o , kaderi budur üstadım onun. Kadehini değiştirir, kalemini kırar arada bir, yine de olmaz ondan istediği gibi biri. Oysa ki, bir zamanlar onun da düşünceleri iyiydi. O da hevesle bakmayı planlamıştı hayata. O da tatlı anılar bırakabilirdi arkasında. Olmadı, ne zaman iyi bir şeyler yapmak maksadı ile bir işe el attıysa, kanlı cinayetler işlendi mevzunun sonunda. Hep katil o oldu, herkes aklandı tek suçlu o kaldı. Niyetinin masum olduğunu, onun da temiz kaldığını hiçkimse anlayamadı. Ve sonunda, kötülük sıfatıyla damgalandı.  Baktı ki , ne yaparsa yapsın yer edinemiyor hiçbir gönülde, sevemiyor, hiç sevilemiyor ve karanlık duygular bir tek onda baki kalıyor dünya adı verilen iki hecelik cehennemde.  Meziyetlerindeki eziyetlere katlanamadı, felaket biri oldu o, bu kendisiyle alakalı verdiği son kararıydı. Her seferinde kaybettiği için bir daha asla savaşa katılmadı, pes etti işte. Varlığıyla ilişkilendirilen kazılı fikirleri yok etmeye uğraşmaktan caydı. Çok yerinde bir kanıya vardığını gördü, her seferinde canı biraz daha yandı fakat, artık o kadar alışmıştı ki ateşe, eninde sonunda yanacak bir canı kalmadı. Dar ağacına bağladı ruhunu ve acı çekişlerini izleye izleye onu astı. 


Mevzu eğer bana gelirse .. Ben de kötü biriyim. Böyle olmak adına çok haklı sebeplerim vardı, hala da var. Değişmem bundan kelli, yalnızca kendimin esiriyim. Ben Tanrının.. en ufak özen göstermeden yarattığı en meşakkatli, en acayip ve en gereksiz eseriyim . Sorma üstadım neden kendini bu denli küçümsüyorsun ' diye. Kaderimi biliyorum ben, iyi bir yanım varsa - ki çok aksiyimdir, bulamazsın muhtemelen - söyle ben de bileyim . 

Ve son bir eklenti . 


Ne uğruna savaşıyorsun ' demişti bana birisi. Rüya mıydı, yoksa gerçek mi? Hatırlamamakla beraber, ' herhangi bir şey adına savaşmıyorum ' diyordum. Cevabımı tatmin edici bulmamıştı muhtemelen ve tarafıma yeni bir soru daha yöneltti. " O halde varlığın, neden burada yer alıyor, dünya denen meziyette türlü türlü eziyetler çekiyorsun, kim uğruna yaşıyorsun ' dedi. Sustum kaldım, zaten dudaklarımdan o önemli ve edepli kelimelerin kaçmasına izin vermemeliydim, her zamanki gibi sessizliğin hükümdarlığındaydım. İçimden, yalnızca içimden .. Çığlıklarla alabora ola ola şu heceleri sayıkladım, haykırışlarımda boğularak fısıldadım " insanın böylesine adaletsiz evrene katlanabilmesi için bir nedeni olmalı. Yaşıyorum diyebilmesi için etrafına sürekli içten kahkahalar sunmalı. Şuan ölü sayılmam, pek diri de değilim. Elimde bir var oluş nedeni yok. Ondandır bu bendeki azraile eğilim. Dolayısı ile yaşamıyorum fakat bir türlü de - sebebini ben de bilmem - ölemiyorum diyelim."

28 Nisan 2015 Salı

Ayrı bölümler, farklı kelimeler. Aynı dünyalar, yanlış insanlar . Ayrı yazılar, aynı ayrılıklar !






  • Ne uğruna savaşıyorsun ' demişti bana birisi. Rüya mıydı, yoksa gerçek mi? Hatırlamamakla beraber, ' herhangi bir şey adına savaşmıyorum ' diyordum. Cevabımı tatmin edici bulmamıştı muhtemelen ve tarafıma yeni bir soru daha yöneltti. " O halde varlığın, neden burada yer alıyor, dünya denen meziyette türlü türlü eziyetler çekiyorsun, kim uğruna yaşıyorsun ' dedi. Sustum kaldım, zaten dudaklarımdan o önemli ve edepli kelimelerin kaçmasına izin vermemeliydim, her zamanki gibi sessizliğin hükümdarlığındaydım. İçimden, yalnızca içimden .. Çığlıklarla alabora ola ola şu heceleri sayıkladım, haykırışlarımda boğularak fısıldadım " insanın böylesine adaletsiz evrene katlanabilmesi için bir nedeni olmalı. Yaşıyorum diyebilmesi için etrafına sürekli içten kahkahalar sunmalı. Şuan ölü sayılmam, pek diri de değilim. Elimde bir var oluş nedeni yok. Ondandır bu bendeki azraile eğilim. Dolayısı ile yaşamıyorum fakat bir türlü de - sebebini ben de bilmem - ölemiyorum diyelim." 





......







  • Çocuk olmak isterdim.Çocuk olmak ve hep öyle kalmak . Avuçlarıma iliştirilen küçücük bir oyuncak sayesinde mutlu olabilirdim.kahkahalarımda hiçbir sahtelik olmazdı herhangi bir şeyin komik olduğuna inandığım için gülerdim.melekler terk etmezdi asla beni, onlarla sevinebilirdim. mutluluk ne demek anlatamazdım elbet de .. Mutsuzluk gelemezdi yanıma bu vesile ile ondan sıyrılabilirdim. kötü alışkanlıklarım olmazdı ufak şeylerle sevincimden dünyayı yerle bir ederdim . çocuk olmak isterdim tek derdim oyun oynamak yahut da parktaki salıncaklara binmek olurdu. İşte asıl o zaman kendimi bu denli üzmez,tatmadığım hiçbir heves adına varlığıma küfretmez, ruhumdan bu denli nefret etmezdim belki de . Acı çekmek'miş karamsarlık'mış hüzün'müş ve hüsran'mış. Böyle kötü terimleri katiyen öğrenmezdim. Masum olurdum hem, inançlarımı yitirmezdim.
    Şimdi de .. Suçlu muyum masum muyum bilmiyorum.emin olduğum tek bir nokta var, avuçlarımdan kırmızılar fışkıra fışkıra öldürmüşüm içimdeki temiz düşleri, paramparça etmişim benden korkan o sıska veledi , gözlerime kazınmış bağıra çağıra çaresizce can verişi , katil olduğum için kendimden utanıyorum ve artık büyümek istemiyorum .








11 Nisan 2015 Cumartesi

Daha çok sigara içiyorum sayende ve .. Daha fazla ölüyorum her yeni günümde .

Bir kaçış, bir kurtuluş, bir yolu olmalı. Yardım et tanrım, çıldırıyorum. Nasıl bir bataklık, ne  çirkin bir hengame bu.  Çaresizliğimden kurtulamıyorum . 


Neden diye soruyorum kendime, neden ben bunları yaşıyorum . Hangi yaratığın ahını aldım, nasıl bir suça bulandım da, ala karışmış beyaz gömleklerden sıyrılamıyorum .



Bilmeden bir günah mı işledim yoksa. İsyanlarımın farkındayım aslında. 



Dudaklarımda .. İsmini andıkça derinleşen bir yara . 



Ben gitme dedim, kalamam diye ısrar eden kendisiydi oysa . 

Şimdi ne ölüm, ne de yaşamak adına bendeki çaba. Dönmeyecek biliyorum. Bendeki pıhtıları görmeyecek, duymayacak beni. Asla sesimi işitmeyecek. Özlemeyecek de . Aramayacak hiç, nasılsın demeyecek. Hayatını gayet neşeli bir biçimde, güle oynaya, etrafına kahkahalar saça saça sürdürecek. Peki ben neden bunları yapamıyorum. Avuçlarımda .. Ufak tefek aşk kırıntıları. Atamıyorum. Onlar bende duruyor. Ve her geçen gün, saat saniye dakika.. Biraz daha ezilip büzülüyor. Fakat asla yok olmuyor. 

Her gün, yeni bir başlangıç olamaz düşüncesiyle uyanıyorum. Geçmişime dair tecrübem, geleceğime ait endişem yok. Yalnızca takvimlerden bir gün daha eksiliyor. Düşlerimde can kırıkları, ellerimde kocaman hayal kırıklıkları. Bende artan ya da azalan hiçbir mucize yok. Her şey onun bıraktığı gibi. Enkazlarım darmadağınık, depremlerim aynı. Gözlerim gıdım gıdım sisli puslu. Ağlamaklı oluyorlar, tam buna yelteniyorlar, sonrasında vazgeçiyorlar. Bir hata işleyeceklerini sanıyorlar besbelli, yalnızca onlar görüyor ayna karşına dikildikleri anlarda içlerinde sığınan çirkef acıyı . 



Niçin tüm günahlar üzerine saklanıyor yüce yaratıcım, neye dayanarak ' gel ' diye haykıramıyorum . 



Oysa ki .. Kalmasını istemiştim. Gitme demiştim. Tamam, yanına yamacına kolay kolay sokulamam. Yakın davranamam belki , utanırım, gönlüne sığınamam. 



Bir omuz isterim senden sadece. Hani an gelir de başımı koyup huzur içinde uyurum belki diye.  

Çekinirim yine de, ruhuna yaslanamam. 


İstediğim sadece yanımda var olmandı. Sinirlendiğim zaman birkaç tatlı söz ile ruhumu okşamandı. Hislerime dokunmandı beklediğim tek şey, yeni bir sancı istememiştim senden. Tarafından sevilmekti, sevmeyi öğrenmekti.  Yarınlara mutlulukla bakıp, geleceğe merhaba diyebilmekti. Biz olabilmekti vesselam, aynı sabahlara uyanmak, aynı sıkıntıları birlikte alt edebilmekti. 

Kelimelerimle anlatamadığımı davranışlarımda belli ederdim. Sen yeter ki bende kal, her şeye razıyım derdim. Gözlerimde barındırırdım sevgimi. Tek bir bakışına aşık olabilir , tek bir sözüne hayran kalabilirdim.  


Bilirim, pek belli edemedim hislerimi. Ne sana hissettirebildim, ne de ben kabul edebildim seni istediğimi. 


Hiçbir şey yolunda gitmez çünkü mevzu ben olduğum zaman dünyada, gecenin rengi değişmiş, siyahı terk etmiş o sarılmış kırmızıya. Tanrının benden alacağı tek intikam tek öc bu ya, seninle sınadı beni. Daha fazla yol almamı sağladı karamsarlık hususunda .  



İnan .. Bu yaşıma kadar ben hiç böyle yapmadım. Tatmadım bu duyguyu, sevdaya kapılmadım. 


Savrulmadım aşkın çöllerinde, ben seni hiç yaşamadım. 


Bundan dolayıdır ki, sana karşı kifayetsiz kalışım. Bundan ötedir ki, sessiz sessiz ağlayışım. 


Gideceğini biliyordum zaten. Ve şimdi .. Seni yazan her ünlem, anlamsız mütemadiyen . 


Saat sabahın dördü olmuş, yorgunum uyuyamıyorum. Uyusam uyanamıyorum. Hangisi işime yarar, düşünerek delirmek mi yoksa def olup gitmek mi. Tek bir bildiğim var, beynimi kemiren terbiyesizliklerden bir türlü uzaklaşamıyorum .Ne yapsam ne etsem. Nereye baksam sen. Nasıl bir hapishane oluyorsun da, dört bir yanım deniz olduğu halde, limanına bıraktığım demirlerimi toplayamıyorum ? Malesef bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum .

21 Mart 2015 Cumartesi

Kısa bir mektup tadında, yazılmamış kelimelerim var aslında . Eleştirilmekten hoşlanmıyorum,bana ait fikirlerine kendine sakla .











İnsan, her bir şeyler değişsin diye bekler. Hani bir umudu vardır, imkansız adı takılan saçmalıkların gerçekleşeceğine dair. Küçücük bir hevesi ve buna mukabil gayrı meşru bir biçimde peydahlanan niyeti vardır işte. Nereye giderse gitsin, onu hep avuçlarında taşır. Kaybetmekten korkar da, bazı anlarda sırf yok olacağına inandığı için aptallaşır. Sonra, bakar ki ..Elinde avucunda hiçbir şey yok ! Dalında diyarında ufacık bir gül yok. Ne yapar bundan sonra, neye, kime, hangi söze niye inanır ? Elbetteki silinir her bir neden. Karanlığa küsmüştür, körpe bi bataklığa düşmüştür, aydınlığı kıskanır. Ne etrafına yaydığı sıcaklıktan ötürü ısınacağı bir güneş, ne de sarılarak uyuyacağı düşleri kalır. Bazen, geceleri doğar güneş. Ve ona hiçbir zaman layık görülmez eş. Yakalayamaz hiçbirini, ne gündüzü ne de geceyi.. Öyle, tam sıyrılıp gidecekken dünya denen bu mel'un mecradan, geçer ayna karşısına kendisiyle hesaplaşır. Neydim , ne oldum der . Kocaman dertlerime yeter mi ki bu küçücük beden gömülen yer ? Hayallerim vardı bir zamanlar benim de. Herkese böyle adaletsiz mi yazılır bu kalleş kader ? Yazmasın kalemim, kuruyup da solmasın, küflenmesin bendeki o şahane defter . Açılmasın perdeler, koklanmasın o güzel güller. Bir kenarda unutulsun, sevdiceği düşünülerek alınan hediyeler. Kör geldim, kör giderim. gereksiz düğümlerden oluşan çözümsüz bir zulümdeyim, boşa nefes almaktansa ölmeyi tercih ederim. Başka neyleyim .



İki - üç cümle ile hayata dair ne düşünüyorsun diye sorsalar bana, tek kelime ile nefret ' derim. Kendisinden nefret ediyorum, nefret ne kelime kalıplaşmış ve taşlaşmış düşüncelerim var etrafımda, nefretin ötesine geçmişim hatta , benim yanıtlarım bu kadar kısa .