15 Kasım 2015 Pazar

Öyle böyle, ortaya karışık. Sanma ki.. Sensiz yaşamaya ve yaşlanma kavramına gönlüm alışık. Biz sadece .. Birbirine dolanıp da ayrılamayan iki adet çiçeğiz işte , adımız ise ' Sarmaşık ' .

Bir blog yazmayalı çok uzun zaman olmuş. Kendimi dinlemeyeli , kalemimle konuşmayalı. Kaderimle dertleşmeyeli yahut seni anarak bir sigara daha içmeyeli hayli zaman geçmiş.

Acım , üzerinden aylar ya da yıllar geçmesine rağmen , ilk günkü tazeliğini korumakta oysa.

İçime kapandım sanırım. Dudaklarımdan süzülemeyenleri defterime de yasakladım muhtemelen. -Hani , ihtimal ya, vazgeçtim kendimden. Bunu yapacağım her halimden belli idi zaten. - Hiç haberim olmadan , o ince sayfalarımdaki ender muhteşemlikte var olan , an be an yazılmak için hazır halde bulunan çizgilerime sormadan kurallar koymuşum kendime. Şahsımın dahi mevzu ile ilişkisi bulunmadan..

Enteresan geliyor şu anda bu yaptığım bana. Sahiden çok tuhaf ?

Hala getirilmedi mi mazide kalan aşkların o kalıcı izlerine dair yeni bir af ¿

Neyse efendim. Lafı fazla uzatmadan esas meseleye geleyim. Karanlığımın yöneticisi olan gece kavramım , kıskanıyor yoksa bende hala alev alev yanan küllenmiş esareti.

Ben sana bu denli bağlı iken .. Azrail bile teslim alamaz gönlümdeki emaneti. İster zor kullansın .. İsterse de usul usul yamacıma yanaşsın. Bu zamana kadar hiç fark etmedi , yine etmez. Sen her ne kadar geçmişte kalmış olsan da .. Benim geleceğimsin , - hiç gelmeyecek olan , buna mukabil geleceğinden endişe duyulan - inançsızlığımdaki kopamadığım inançsın. Varlığımsın benim , bağımlılığımsın. Bırakmayı denesem bile , kopamam senden. Çünkü bende , onarılamayacak kadar büyük anılar bıraktın. Çünkü bende.. Hiç erişilemeyecek - uzanılamayacak - kadar derin limanlar yarattın.

Al işte, görüyorsun değil mi. Dil bilmez , kelam edemez oldum , iki lafı bir araya getiremez bulundum sayende. Mevzu sen oldun mu , tüm imkanlar imkansız , kallavili bi dille yöneltilen soruların alayı cevapsız..

Ne tuhaf değil mi. Hala benimmişsin gibi. Sanki hiç gitmemişsin , yanımdasın. Ruhumdasın sanki. Okuyunca elbet anlarsın , hece hece.. Noktalama işaretlerimde bile sana ait kılınan o gizli özlemi.

Ayını gününü zamanını ve yılını. Dakikası dakikasına gram aşmadan icabını.. Rastlantımızın en mukaddes yanını gözler önüne sermek isterdim fakat , izin vermiyor gece !

O kadar kötü bir hale getirmişim , seni o denli derinlere göndermişim ki ..Ben bile unutmuşum içimdeki curcunayı vakit denen kanlı bıçak yüreğime hapsedilince. ''Satırlarım kesiyor kalemimi gündüz gece. Hani , her bir aralıkta senin resmini görünce. Bölünmek için ayrılığa gerek yoktu oysa , aşabilirdik her engeli aynı akşamları bölüşünce. ''

Üzerini örtmüşüm sabahlarımın , ufak tefek detaylar eşliğinde ; ince ince.. Unuttum diyemem asla, saklamadım da. Yok saymaya çalıştım sadece. De , kendi uydurduğum palavralara kolay kolay kanmam , bilirsin. Bu , meydana getirdiğim, bizzat ellerimle beslediğim kara bir ya(ı)landı kendimce.

Ah işte , yine beceremedim. Yine yokluğunu kabul edemedim. Yenik düştüm kendime ve , kaderimin kudreti karşısında büzüldüm , ezildim.

/ Ben zaten .. Ne zaman ki seni karşılıksız sevmeyi öğrendim , işte sen tam da o sırada gittin !

Detaylarına şimdilerde girmeyeceğim, şu anlarda senden daha öncelikli konu ; benim.

Sana da geleceğim elbet , hiç merakta kalma. akıttığın her bir yaşın bedelini ödeteceğim. /

''Üzerime çok geldiniz. Düşüncelerim. Evet evet , yanlış hissetmediniz, siz ! Zarif bir ağacın, sonbahardaki ihtişamlı rüzgarların esişiyle dallarının kırılışı olur ya hani gıdım gıdım.. Eğrilip büğrülür sonra , Sahip olduğu yegane hazinesi olan o tek tük çiçek açan çelimsiz yaprakları , adeta can verircesine dökülür ya hani eteklerine. O fırtınacıklar vesilesi ile can veriyor , bölük bölük ölüyordur ağaç adeta.. İşte siz de beni yıktınız be, paramparça ettiniz. Kırılmak , ezilip büzülmek hafif kalır , ayrıntılarımı küle çevirdiniz. Beni, asla birleştirilemeyecek bir b'ölüm haline getirdiniz. Evet ! Maalesef bunu gerçekleştiren sizsiniz. Şimdi .. Cezalısınız. Nefes nefese kaldığınız hiçbir anda yardımınıza koşmayacağım. Ellerinizden tutmayacak , size hayallerimi ve masalarımı her ne olursa olsun, evrendeki yaşamın sonlanışını belirten kıyamet gerekirse kopsun, anlatmayacağım. Benden ve sesimden , tınısı kulağa nahoş gelen , enstrüman eşliğinde çalınamayan o enstantaneli ezgimden mahrum kalacaksınız. Varlığınız boyunca bir daha asla beni rahatsız edemeyecek , fikirlerimdeki düşlere giremeyeceksiniz. Benliğime asla müdahale edemeyecek , umut kırıntıları serpiştirmek adına mücadele edemeyeceksiniz. Karartıldınız siz ! Beyaz gölgemin ay ışığında .. Mahcubiyete mahkum edildiniz. Şimdi lütfen .. Ufak tefek yol alın karargahınızdaki tek bir hükümdar tarafından oluşturulan parmaklıkların ardına. Ve mümkün ise .. Sakın kendinizi müdafaa gayesine girmeyin. Dillere destan hale gelen ihanetinizi , af dilemek adına zahmetine gireceğiniz özür ile , daha da fazla derinleştirmeyin. Haydi , ne duruyorsunuz hala , terbiyesizlik yapmak adına mı bu çaba . Sayenizde , hiç ihtiyacım kalmadı , kapanmayacak derecede olan küçük yaralara. Def olun gidin. Zaten geçmişim ebediyetimden , yine ala sarılan yüreğimi o zehirli , al hançerinizle deşmeyin . ''

Selamlar geçmiş , güle güle gelecek. Acaba bendeki bu istikrarlı ızdırap ne zaman sona erecek ??! Daha nasıl çirkin acılar çekmem gerekecek ¿ Olasılıkları bir bileyim , ona göre temkinli olarak, önlem alarak hareket edeyim. Çünkü usandım her bir ümidin umutsuzluğa dönüşmesinden. Zoraki aldığım her nefesin , tam mutlu olacağım sırada , parçalarına bölüne bölüne adeta burnumdan getirilmesinden. Çünkü sahiden bıktım ulan, tırmandığım her rampada , ruhumun uçuruma sürüklenişinden !

15/11/2015 02.59