1 Mayıs 2015 Cuma

Kelime bulamıyorum, derdimi anlatacak tabirim kalmadı. Zaten niye uğraşıyorum ki, yaşamak adına hiçbir nedenim olmadı.

Yine gecenin bir vakti .. Uykusuzum. Yorgunum. Biraz da şuursuzum. Tehlikeli saatler bunlar. Devamlı bana seni hatırlatıyorlar. Ve ben, umutsuzluk rüzgarında aheste aheste uçuyor iken seni düşünüyorum. Her zamanki gibi karamsarlık çölünde yüzüyorum.

Bir yanımda sigaram, gözlerime damlatılan küller eşliğinde yokluğunu hissediyorum. Aslında zaten hiç benim olmayışını, bana ait kalmayışını, beni hiç sevmeyişini hatırlıyorum. Ardından çok iyi küfürler ediyorum sana - bunu kalemimle ölümsüzleştireceğimi ben de tahmin etmiyordum - haberin ola .



Çölümdeki seraplara alışkındım oysa, gıyabımda hiçbir vakit hiçbir şeyin iyi yahut güzel olamayacağını kabullenmiştim. Ne yaparsam yapayım - her zaman zararım yalnız kendime. fakat bu akıl almaz yalnızlık oyununu bir türlü kabullenemiyorum.  Bu acıları sevmek zorundaydım, nedir ve kimedir bu haksız baş kaldırış, neler oluyor bana . 


Çölümdeki hırçınlıklara bağlanmıştım oysa .. İnsan, kendini kandırmak istiyor arada sırada. Ne bileyim işte olmayacağını bile bile imkansızlıklara katlanıyor, onu olacakmış sayıyor mesela. Ne garip , ne tuhaf değil mi. Bir zavallının gerçekleşmesi mümkün kılınamayan düşlere kapılıp onun kendine bahşedileceğini düşünmesi. Düşünmesi kısmen de olsa atlatılabilir de , bunu tanrının huzuruna geçip dil dökerek istemesi. 



Ben, her zaman bir takım duvarlar ördüm kendime. Bunlar aşılamayacak yahut geçilemeyecek yükseklikte değillerdi. Ve şu mevzudan da adım gibi emindim. Hiç kimse ama hiç kimse durduk yere iyi veya kötü biri olmayabilirdi. Bunun bir nedeni olmalıydı anlatabiliyor muyum. 


İyinin ve kötünün tarifi farklı şekillerde tabir edilebilirdi. Ancak gidilen yer, varılan şekil belli.


Yani ben karşına geçip , maneviyatımda yer eden fikir küpürlerini enteresan kıyafetler eşliğinde süsleyip 'bu hissiyat bana göre iyidir ' derim, Sen de sarf ettiğim sözcüklere katılarak onaylayabilirsin beni. Gibi gibi gibi ... 

Şimdi, bana göre iyinin ne olduğuna gelelim. Şöyle biraz gereksiz notalı harflerle çıplak cümleleri ezgiler eşliğinde giydirelim . 

İyi biri ise .. Seviliyorsa ya da bir takım büründüğü sempatik tavırlarla diğerlerinin gönlüne girmeyi, orada yer etmeyi başarıyorsa .. Düşünülüyorsa başkaları tarafından, buna mukabil kendisi de o başkalarını düşünüyorsa. Hatırladığı zamanlar yüzünde tebessümler oluşturan bir takım hatıralar bırakıyorsa etrafında. Hem yaşayanı hem de yaşatılanı vasıtası ile o masum anılar unutulmuyorsa mesela .. Temiz bir ailesi mükemmel bir yaşantısı varsa, şanslıysa ya da , başına hiçbir kötü durum gelmiyorsa, hayatını tam anlamıyla yaşıyor ; etrafında olanlara da bunu eksiksiz şekilde yaşatıyorsa . En ufak bir engel çıkmyorsa karşısına mesela, el attığı her şeyi yanında ve yolunda götürüyorsa .. Bir takım aksaklıklar yaşamıyorsa, yılmıyorsa yıkılmıyorsa ve üzülmüyorsa. İyi biridir bu. Aklına geldiği an midesini bulandıran tiksinç bir olayla karşılaşmamıştır çünkü. Sevdiği kadar sevilmiş, özendiği kadar değer verilmiş, bir şekilde birilerinin sol köşesinde yer edinmiş. Yaşantısı da muhteşemdir, varlığı da. Geçmişi de mükemmeldir, edinmeye ç'alıştığı her arzusu da. Yokluğu .. Bu kişinin yokluğu dokunur mecmuasındaki adamlara. Ararlar onu yana yakıla. Seviyorlardır onu çünkü, vazgeçilmek yazılmamıştır kaderinde hiçbir koşulda. 


Diğer tarafta da..  kötü biri. Kesinlikle sevilmez garibim. Kabul edilmez kimse tarafından. Hatırlanmak ne kelime, bir allahın kulu - eğer varsa ! -  sayesinde varlığının getirdiği mel'un yokluğu hissedilmez bile. Dokunulmaz ona, önem verilmez. Nasılsın cümlesine hasret geçirir ömrünü de kulu geçtim Tanrı'sı bile seni seviyorum demez. Halini hatrını sormaz, diyarına yanaşmak ne haddine katiyen yanından geçilmez ! Durgundur, buruktur, kırıktır o . Kalbi kırılmıştır umut ettiği her şeyde aksini yaşadığına. Böyle çilekeş bir adam nasıl iyi olabilir ya da neyi şahane görebilir ya ! Kendini kandırmaz asla, kuralları vardır. Ve o haddini ve boyunu aşmış yalnızlığı resmeden duvarları. Tanrı, bütün kötülükleri onun üzerinde denemiştir. Sabır diye bir kavramı kalmamıştır, elleriyle boğmuştur onu , yok etmiştir. Gizli gizli .. ağlaya sızlaya onun gidişini izlemiştir .  Diğerlerine verdim şansı, sen kendi başına kal, tırnaklarına kazınan olumsuzlukları da al ve buradan git , def ol ' demiştir. Kulu bırak, yaradanı bile kendisinden vazgeçmiştir. Onun gözler önünde - alenen - yüreğindeki pınarlardan suların süzüldüğünü görmen mümkün değildir. Katıdır o , asla bunu yapmayacağına dair kendisine söz vermiştir. Sen şimdi böyle bir adamın nasıl iyi olmasını, sürekli gülmesini, her an mutlu kalmasını isteyebilirsin. Sen şimdi böyle bir zavallının nasıl her yeni güne umutla uyanmasını beklersin ! Uykusuz kalır o hep, çirkin düşünceler kemirir de zihnini, bundan ötürü uyuyamaz. Gözlerini kapattığı an geçmişteki berbat anıları gelir takılır kirpiklerine de, mahkum kılındıkları hapishaneden kaçmak istercesine isyana kalkışır düşleri, uyanamaz. Rahatsız olur mevcudiyetinden elbette de, dener dener, belki bu sefer başarırım ' der. Yine de başaramaz. Ölmeyi beceremez de, soluk borusunda tıkanır kimi zaman işkence misali almak zorunda kaldığı nefesleri. Yaşayamaz. Uğursuzdur, mutsuzdur, karamsardır o . Güzel bir şeyler yapmak ister de, sonucu hep çirkine doğru yol alır be. Arada bir, dünyasına bir faydası olsun diye içinde barındırdığı son bir umut vesilesi ile yardımcı olmaya kalkar bir şeylere. Bu imkansızlığın ucundan bir de ben tutayım, belki yön değiştirir makus talihim ve eninde sonunda kendimi birilerine hatırlatabilirim der. Düşünmesi şöyle dursun, adımını attığı her yolda bataklığa saplanmıştır o , kaderi budur üstadım onun. Kadehini değiştirir, kalemini kırar arada bir, yine de olmaz ondan istediği gibi biri. Oysa ki, bir zamanlar onun da düşünceleri iyiydi. O da hevesle bakmayı planlamıştı hayata. O da tatlı anılar bırakabilirdi arkasında. Olmadı, ne zaman iyi bir şeyler yapmak maksadı ile bir işe el attıysa, kanlı cinayetler işlendi mevzunun sonunda. Hep katil o oldu, herkes aklandı tek suçlu o kaldı. Niyetinin masum olduğunu, onun da temiz kaldığını hiçkimse anlayamadı. Ve sonunda, kötülük sıfatıyla damgalandı.  Baktı ki , ne yaparsa yapsın yer edinemiyor hiçbir gönülde, sevemiyor, hiç sevilemiyor ve karanlık duygular bir tek onda baki kalıyor dünya adı verilen iki hecelik cehennemde.  Meziyetlerindeki eziyetlere katlanamadı, felaket biri oldu o, bu kendisiyle alakalı verdiği son kararıydı. Her seferinde kaybettiği için bir daha asla savaşa katılmadı, pes etti işte. Varlığıyla ilişkilendirilen kazılı fikirleri yok etmeye uğraşmaktan caydı. Çok yerinde bir kanıya vardığını gördü, her seferinde canı biraz daha yandı fakat, artık o kadar alışmıştı ki ateşe, eninde sonunda yanacak bir canı kalmadı. Dar ağacına bağladı ruhunu ve acı çekişlerini izleye izleye onu astı. 


Mevzu eğer bana gelirse .. Ben de kötü biriyim. Böyle olmak adına çok haklı sebeplerim vardı, hala da var. Değişmem bundan kelli, yalnızca kendimin esiriyim. Ben Tanrının.. en ufak özen göstermeden yarattığı en meşakkatli, en acayip ve en gereksiz eseriyim . Sorma üstadım neden kendini bu denli küçümsüyorsun ' diye. Kaderimi biliyorum ben, iyi bir yanım varsa - ki çok aksiyimdir, bulamazsın muhtemelen - söyle ben de bileyim . 

Ve son bir eklenti . 


Ne uğruna savaşıyorsun ' demişti bana birisi. Rüya mıydı, yoksa gerçek mi? Hatırlamamakla beraber, ' herhangi bir şey adına savaşmıyorum ' diyordum. Cevabımı tatmin edici bulmamıştı muhtemelen ve tarafıma yeni bir soru daha yöneltti. " O halde varlığın, neden burada yer alıyor, dünya denen meziyette türlü türlü eziyetler çekiyorsun, kim uğruna yaşıyorsun ' dedi. Sustum kaldım, zaten dudaklarımdan o önemli ve edepli kelimelerin kaçmasına izin vermemeliydim, her zamanki gibi sessizliğin hükümdarlığındaydım. İçimden, yalnızca içimden .. Çığlıklarla alabora ola ola şu heceleri sayıkladım, haykırışlarımda boğularak fısıldadım " insanın böylesine adaletsiz evrene katlanabilmesi için bir nedeni olmalı. Yaşıyorum diyebilmesi için etrafına sürekli içten kahkahalar sunmalı. Şuan ölü sayılmam, pek diri de değilim. Elimde bir var oluş nedeni yok. Ondandır bu bendeki azraile eğilim. Dolayısı ile yaşamıyorum fakat bir türlü de - sebebini ben de bilmem - ölemiyorum diyelim."