15 Şubat 2014 Cumartesi

Kısa kalmalı .

Tanıdık bir yüz.. Bütün sıfatları bir yerlerden hatırlıyorum. Fakat nereden ? Ve hangi zamanda nizamına dizildi bu kadar sefer, nerede bu savaşın başlangıcı, hangi korkuyla ağaçlara tırmandı sol yanımdaki cüretkar askerler. Nasıl bu denli çirkin olabiliyorlar, neden bu denli haysiyetsizler. Hatırıma nasıl kazınmış olabilir bu hassas görünümden uzak çıplaklıktan utanmayan tenler ? O cevabını bir türlü araştıramadığım, yanıtını bulmaktan ötürü çekindiğim nedenler. Sanırım kuytu bir mezara gömüldüler tarafımdan, emin değilim nedenler neredeler ?
İsimler.. Evet evet, henüz koyulamamış, dudaklara yakıştırılamamış o nahoş, o seviyesiz isimler. Hangi ara kaybedildi dokunulmaya kıyılamayan bedenler. O ürkek eller, şimdi hangi yeryüzündeler. Ne için hala içerideler. Korkuyorlar mı yoksa -elbette ki korkuyorlar, söylesene ha başka ne yüzden hala orada gizlenmekteler ? acıyı aşkı ve şarabı.. nehrin kaleminden tane tane içmekteler, bir yılan farkında olmadan yaralamış onları. Panzehirleri yok, içlerindeki zehirli kanı peşi sıra içmekteler -, ayıpların ayyuka çıkarıldığı şu ehemmiyetsiz zamanda, açığa çıkarıldıkları an kirletilmekten çekinmekteler. Fakat cezaları neden bu kadar ağır. Onlar edepleriyle dile gelmişlerdi eskilerin sayfalarında, herkesin gözü görüyor, dilden kelimeler süzülüyor fakat kimse kimseyi adam akıllı sevemiyor. Kalplerin gözleri kör olmuş, kulakları sağır. Artık ruhlarını yormaya başlamış belli ki bu gereksiz cinayet, üstlerine sinmiş sigara dumanı misali yapışkan bir kahır.
İsimler.. Hatırladığım lakin bir türlü çıkaramadığım o şekilsiz benizler. Yo, hayır. Reddedebildiğim bir güneş var, ve onlar intikamlarını almak adına günün birinde diyarıma gelecekler. Beni idama mahkum edecekler. Ölümümü resmedip cesedimi defnettikleri o muhteşem anda, zaferlerini kutlamak adına kırk gün kırk gece hiç durmadan dans edecekler, içten içe musalla taşıma oturup sevinecekler. Bana gülecekler, beni üzecekler. Ahirette bile mutlu olmama olanak sağlamayacak, yokluğumdaki ruhumu engelleyecekler. Hoşuma gitme ihtimali bile söz konusu olamayan bir yaşam alanına ellerimden sürükleyerek zorla söz'cüklerimi götürecekler. Dünya bir değişik geliyor bu aralar bana üstadım, sanki bir tek bana konuşuyor, derdini anlatıyor da resimler, sanki yalnız benim için anlamıma katkıda bulunmaya çalışmıyor cisimler.