Ben seni sevmiyor muşum, öyle mi sevgilim ..?
Her yeni güne seninle başlamayı arzulayan, ben.
Her anını sana adamayı bir borç bilen, ben.
Her gün sırf iki dakika da olsa seni görmek için binbir türlü fırsat arayan, ben.
Bulduğu tüm imkânlarda anında yanına koşan, ben.
Her salisesini seni düşünerek geçiren, sana olan duygularını açıklamakta çekinen ben.
Sen yanımda olmayınca kendini unutan ben, elimi tuttuğunda heyecandan içi giden ben.
Sesini duyduğunda huzur bulan ben, bütün gün ' acaba başına bir iş gelir mi ? ' diye telaşlanan ben.
Sadece bir bakışına ömrünü adayan ben, seni bir yıldız misali hem çok uzak hem de en yakın gören ben,
Sessizce, yana yakıla, fedakarlıklarını yok saya saya ömrünü geçiren, ben.
Yanına adım adım gelişlerinde çocuk gibi yüzü gülen, ben.
Yağmur yağdığı zamanlarda, o masumiyetin içinde seni her zamankinden daha fazla özleyen, ben.
Bizimle ilgili türlü türlü hayaller kuran ben, bu hayallerin verdiği haz'la mutluluk duyan, ben.
Seni, beni ve ilerideki yaşantımızı hiç bıkmadan kurgulayan, ben.
Adın, herhangi birinin dilinde söylenince kıskançlığıyla savaşan, ben.
Yanındayken bile seni özleyen ben, varlığında yokluğunu hisseden, ben.
Her hücresiyle seni delicesine arzulayan, ben.
Ruhumdan sızan kanları sana göstermemek için kor ateşlerde kavrulup yanan, ben.
Saatlerini, anlarını, anılarını, yıllarını.. Herşeyini sana adayan, ben.
Varlığınla var olup, yokluğunla kaybolan, hayatının her detayını sana saklayan, ben.
Her gece rüyalarımda seni görmek ümidiyle; başımı yastığıma koyduğum ilk an ruhuma gelen, sen.
Seninleyken herşeyi, kirli geçmişleri, temiz sevmeleri, mazlum hikâyelerinin kahramanlarını unutan, ben.
Herşeye, her canlıya, her nefrete sen gözüyle bakan, ben ..!
Söylediklerinin yalan olduğunu bildiği halde, hiç tereddüt etmeden inanan, ben.
Sadece başını omzuna yasladığında bulduğu renkleri başkaları görmesin diye çırpınan, ben.
Aynı fikirde olmasak bile, zorunlu hale getirilen bu ehemmiyete onay veren, ben.
Seni kelimelerine sığdıramayıp gözyaşlarındaki pınarlardan akıtan, ben !
Güneşimdin sen benim ! Ruh evim, , bedenim !
İçimi ısıtan tek hayat kaynağım, yanındayken bulduğum huzurla ruhuna taptığım.
Çığlıklarım, haykırışlarım, yakınmalarım.. Sevincini kaybetmiş sol yanım.
Gözlerini ibadethane'm yaptığım.
Ben.. Seni sevmiyor muşum öyle mi sevgilim ?
Duyduğu en tatlı şüphede beni suçlayan, sen !
Elalemin yalanlarına inanıp benimle tartışmaya kalkışan, sen !
Onca hakaret edip, sonrasında hiçbirşey olmamış gibi yüzüme gülen, sen !
Paramparça olan kalbimi kırıp yok etmeyi başaran, sen !
Ufacık bir tartışmada 'ayrılık' kelimesini dile getiren, sen.
Tamam, kabul. Yaşananlar unutulacak kadar kolay değil.
Lâkin, bir yere kadar, Bazen gurur, aşktan önce gelir.
Buraya kadardı sabrım, üzgünüm sevgilim sınırlarını çoktaan aştın.
Saçma sapan şeylerle önce beni, sonra seni, sonra da sana olan sevgimi yobazlaştırdın.
En sonunda beni bitirdin, kendi aşk masalından gizlice kaçtın.
Seni artık sevmiyorum ben, sevgili. Kalmadı, temizlendi ruhumdaki aşk kırıntılarının yeri.
Bundan sonra sen ezelî, ben edebî !
Öylesine yazılan bir kaç satır işte.Anlamsız çoğu zaman,sade hilekâr ve lûtufkâr.Benim için,içimi döktüğüm şu kara sayfalar,senin için hiç bir önem ifade etmiyor ey sevgili yar.Sana sevmelerimi helal etmiyorum,dibine kadar haram olsun dünyan cehennemime dönüşsün.Kifayetsiz hecelerde azrailin zulmünden kaçamayıp sıkış tebessümlerinde orada biçare kal.Azabımdan çöle dönüşsün o şuursuz gönlün.Sevme,seveme ben gibi herhangi birini.Birer birer yapışsın ruhuna,yüreğime hançerle kazıdığın yara izleri