18 Eylül 2012 Salı

anlamsızlık sanatı.

Ben aslında..
Seni sevmiyorum.
Seni anlatırken kalemimden süzülen damlaları seviyorum.
Gecenin kör karanlığında kendini tehlikeye atan cümlelerimi seviyorum.
Ellerimden süzülen gölgeleri seviyorum.
Harflerimin duyulmayan ve asla duyulamayacak olan serzenişlerini seviyorum.
Noktalama işaretlerimin anlamsız yerlerde durmalarını seviyorum.
Kelimelerindeki tatlı hüzünleri saklamaya çalışan kalemimin gayretleriyle hayata tutunuyorum.
Seni anlatmayı yasakladığım sayfalarımın, sana açılmak için çırpınışlarını görüyorum.
Defterimin ve dertlerimin hıçkırıklarını,
Bu hıçkırıkları gizlemeye çalıştıkları zamanlar büründükleri beyaz yalanları seviyorum.
Uçmayı meslek edinen özgür bir kuş gibi huzuru bulmalarını seviyorum.
Ben, seni sevmiyorum !
Kalemimin seni anlattığı zamanlardaki memnuniyetini, kimi zaman da masumiyetini seviyorum
Seni anlattığımda mutluluk kavramının en yüksek mertebesine ulaşmalarını seviyorum.
Kalemimin, kağıdımın ve defterimin benimle buluşup beni dinlemesini,
O kahrolan, yalandan yere masum takılan düşüncelerini seviyorum.
Onların katil düşlerini, saçma lâkin içimi bir hoş eden gülümsemelerini
Derdimi ağlattığımda hiç ses çıkarmadan dinlemelerini seviyorum
Onları duymamı, sırdaşları olmamı istemelerini seviyorum.
Ben, seni sevmiyorum ki.. Her an onlarla seni konuşuyorum.
Kendimi ve seni anlatırken yorulmuyorum, hiç sıkılmıyorum onlara dertlerimi fısıldarken
Çünkü, bendeki sen'i en iyi onlar biliyor.
Bendeki ben'i en iyi onlar tanıyor ve en önemlisi,
Onlar benim yok olmamı istemiyor.
Yazdıkça yaz ' diyorlar.
Hatta bazen yazmadığım zamanlarda bana kızıyorlar, şüpheye düşmüyorlar.
Onlardan uzaklaşınca merak edip sebebini arıyorlar, beni suçlamıyorlar.
Benim onları düşündüğüm gibi, onlar da beni düşünüyor, kırmıyorlar hayallerimi.
Kalemim ona dokunduğum her saniyenin bedelini, bana seni sorarak çıkarıyor.
Defterim ' bu cümleler yetmez bana, daha uzun cümleler kur, satırlarımı ağlat' diyor.
Ben, her ne kadar içimdeki seni vahşi bir şekilde vurup öldürmüş olsam da,
Onlar inadına bendeki seni ayakta tutuyor.
Ben, seni sevmiyorum aslında.
Tercümanı olmayan duygularımı akıtmayı başardığım zamanlar ruhumun uykuya dalmasını seviyorum.
Hecelerimin sana ihtiyaç duyup senden vazgeçememelerini
Aşkı ve nefreti aynı anda yaşamayı seçmelerini
Kalbimin tam ortasında oluşan, derinlere kazınan aşk kırıntılarını
Paramparça olan düşlerimin sıkı bir dala tutunamayışını
Bunca sevilmeden sonra ruhumda meydana getirdiğin o silinmez kan pıhtısını seviyorum.
Sana dair beslediğim acıları, unutmaya çalıştıkça utanmadan zihnime yerleşen anıları..
Seni her defasında yüreğimden koparamayışımı seviyorum.
Kalemimin ve defterimin birbirlerine olan aşkını
Defterimin, her hecemin ve her harfimin ruhuna tapışını
Onların kor bir düğüm misali birbirlerine olan bağlılığını
Ayrılmaya çalışsalar da asla kopamayışlarını, ruhunun bir yıldız misali gözlerimi aydınlatışını
Bana her bakışında yaşama dair aydınlatılışımı
Bazen sana kızıp düşsel hükümlerimin haykırışlarını, çığlık atıp ortalığı yakışlarını seviyorum.
Benim çektiğim garip fakat gerekli acıyı onların da paylaşmalarını seviyorum.
Bana ait olan her ayrıntının giyotine asılı idam mahkumu hesabı bedenimi daraltışını,
Bana seni hayal ettirmelerini, her an yanımda olmasını istediğim ırmak gözlerini,
Benimsemeyip kötülediğim her hareketinde kat be kat aşık oluşumu seviyorum.
Günleri, geceleri, kısa kelimelerden oluşan anlam yüklü cümlelerimi
Adını söylemeye çalışırken bile ruhumun heyecanla titreyip
Kendinden geçmesini, kemanımdan süzülen ezgilerin sana doğru gelmesini, kapalı kapılarının ardındaki saklı gerçekleri çözümleyişimi, imkansızı betimleyişimi seviyorum.
Ben.. Kısaca..
.......
Seni sevmeyi seviyorum işte, vazgeçemediğim. En azılı rüyalarımı gamzeleriyle süslediğim.
Hayatım, diğer yarım, var oluş sebebim, herbişeyim.